İnadına Tiyatro Diyen, Kendine Has Bir Çınar: Ferhan Şensoy

Türk tiyatrosundan bir Ferhan Şensoy geçti. Yaşamını yitiren usta tiyatrocu, yazar, şair, yönetmen ve oyuncu Ferhan Şensoy’un ardından… ÖZGE TABAK

TEDAVİ GÖRDÜĞÜ İSTANBUL TIP FAKÜLTESI Hastanesi’nde 70 yaşında hayata veda eden Ferhan Şensoy için kısaca sanat hayatı süresince çok sayıda oyuncu yetiştiren ve birçok oyuncuya ilham kaynağı olan bir çınar ya da Türk tiyatro tarihine adını yazdırmış kendine has bir usta demek iyi bir başlangıç olur mu? Öyle ki 1987 yılından bu yana ‘Ferhangi Şeyler’ oyunuyla seyirci karşısına çıkan duayen tiyatrocunun ‘sıradışı’lığını, hayata geçirdiği projeler, yazdıkları ya da canlandırdığı karakterler bir yana, kendi yaşam öyküsünden bile görmek mümkün…

26 Şubat 1951’de Samsun, Çarşamba’da doğan Ferhan Şensoy sanata ve edebiyata ilgisini genç yaşta keşfedenlerden… Bir süre Galatasaray Lisesi’nde eğitim gördükten sonra diplomasını Çarşamba Lisesi’nden alan ve ardından 1971’de Grup Oyuncuları çatısında ilk profesyonel oyunculuk deneyimini yaşayan Şensoy,1972-1975 yılları arasında tiyatro eğitimini ve çalışmalarını Fransa’da ve Kanada’da sürdürüyor. Jerome Savary ve Andre-Louis Perinetti’nin aralarında yer aldığı isimlerle çalışıyor…

2018’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan röportajında Strasbourg Konservatuvarı’na giriş hikayesini anlatan tiyatrocu bu süreci “Ben yurtdışına tiyatro öğrenmek için gittim, amacım Türkiye’ye dönüp tiyatro yapmaktı. Benim asıl tiyatro okulum ‘Magic Circus’ oldu. Tam anlamıyla enternasyonal bir müzikal tiyatro olan Magic Circus’ün kurucusu ünlü komedyen Jerôme Savary’nin asistanı olduğum yıllar çok önemlidir…” cümleleriyle anlatıyor.

1975’te, Montreal, Kanada’da ‘Ce Fou de Gogol’ adlı oyunu Şensoy’a En İyi Yabancı Yazar Ödülü’nü getirirken, Theatre De Quatre-Sous’da yönetmenliğini de üstlendiği ‘Harem Qui Rit’ isimli müzikalde rol alıyor.

‘İLK’LERLE DOLU 70’LER

Türkiye’ye dönüşünün ardından, 1976’da Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nda, yazarlığını da yaptığı ‘Dur Konuşma, Sus Söyleme’ oyununda rol alan Şensoy, bu süreçte ilk televizyon skeçlerini yazmaya başlıyor. Devekuşu Kabare Tiyatrosu ve TRT için çeşitli skeçler yazan usta, Ali Poyrazoğlu’yla beraber rol aldığı bir skeçle de ilk kez televizyon ekranına çıkıyor. Şensoy sahnelere Ayfer Feray Tiyatrosu’nda devam ederken ‘Dedikodu Şov’ kabaresiyle ‘Kukla ve Kuklacı Kabare’ gösterileri de çok yönlü oyuncunun sanat hayatında yer buluyor.

Türk tiyatro tarihine adını yazdıran usta tiyatrocunun yazma aşkı da hakkında en net olarak bildiklerimiz arasında… Ocak 2016’da Cumhuriyet’te yayımlanan röportajında “Çok yazı masam var. Bodrum’daki evde üç, buradaki evde üç tane olmak üzere altı ayrı yazı masam var. Bazılarına bir iki yıldır uğrayamıyorum. Bir tanesinde günlüklerimin de olduğu otobiyografik romanımın üçüncü cildi var. Birinde de oyun yazıyorum. Her masada ayrı iş çalışıyorum. Bunların aynı masada birbirine girmesi bir cinnet hali…” diye anlatan oyuncunun “Vaktinizin tamamen yazmaya mı ayırıyorsunuz?” sorusuna yanıtı ise net: “Evet yazmaya ayırıyorum çünkü ömrümün ne kadar uzun olacağını bilmiyorum. Çok uzun ömrüm kalmamıştır. Yazılacak çok dosyam var. Ben onları yazmanın derdindeyim…”

Oyun, dizi, film senaryoları yazmakla yetinmeyen Şensoy 1978’de ilk kitabı ‘Kazancı Yokuşu’nun yayınlanmasının ardından, yönetmenliğini Temel Gürsu’nun yaptığı ‘Kızını Dövmeyen Dizini Döver’ filmiyle bu defa ilk kez beyazperdede izleyici karşısına çıkıyor.

MİRASI ORTAOYUNCULAR

1980’de Ortaoyuncular’ı kuran Ferhan Şensoy, tiyatro topluluğu bünyesinde Nöbetçi Tiyatro adlı bir gençlik grubu kurarak yeni tiyatro sanatçılarının yetiştirilmesinde de rol oynuyor. Kel Hasan Efendi’den günümüze gelen ‘Ortaoyuncuları Kavuğu’nu Münir Özkul’dan devralan, sonrasında da Rasim Öztekin’e devreden ustanın sanat hayatının dönüm noktalarından biri de ‘Şahları da Vururlar’ oyunu. Şensoy’un hem yönetip hem oynadığı oyun birçok ödüle değer görülürken; Kenter Tiyatrosu’nda dört haftalık gösteriden sonra Ortaoyuncular’ın 10 Kasım 1980’de taşındıkları Beyoğlu’ndaki Küçük Sahne’de sahnelenmeye devam ediyor. Gösteriler sürerken ‘Ortaoyuncular Yayınları’nın ilk kitabı olarak yayımlanıyor.

1986’da yazıp yönettiği ‘Muzır Müzikal’ ise bambaşka bir yönüyle manşetlere taşınıyor. Tepki toplayan oyunun sahnelendiği Şan Tiyatrosu 7 Şubat 1987’de şüpheli bir şekilde yanıyor. Oyun yüzünden mahkemeye verilen Şensoy ise 21 gün hapis cezasına çarptırılıyor.


1987’DEN BERİSAHNEDE

‘Muzır Müzikal’in sona ermesinden sonra tek kişilik gösterisi ‘Ferhangi Şeyler’de oynamaya başlayan

Şensoy, 1989’da Tarihi Ses Opereti’ni onararak Ses 1885 adıyla açıyor ve bir kez daha tiyatro tarihine yön veriyor. Sahnenin onarılmasının ardından Ortaoyuncular, ‘Soyut Padişah’ oyunuyla Ses 1885’e taşınıyor.

Ferhan Şensoy, Ses 1885’in kendi kişisel tarihindeki rolünü İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yayımladığı İST dergisindeki söyleşisinde Tolga Akyıldız’a “Yitirdiğimiz ustalarımızın, çıraklarımızın fotoğrafları SES- 1885’in fuayesinde asılı. Fuayeye çıktığımda selamlarım hepsini. Tahir Alangu’nun bize kazandırdığı alışkanlık, ben her gün günlük tutarım. Acılarımı şiir olarak nakşederim defterime…” diyerek anlatıyor.

HER KUŞAĞIN ZİHNİNDE

Yazıp yönettiği, rol aldığı çok sayıda oyunun arasında ‘Parasız Yaşamak Pahalı’, ‘İçinden Tramvay Geçen Şarkı’, ‘Eşek Arıları’, ‘İstanbul’u Satıyorum’, ‘Üç Kuruşluk Opera’, ‘Yorgun Matador’, ‘Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı’, ‘Beni Ben Mi Delirttim’, ‘Şu Gogol Delisi’, ‘Seyircili Seyir Defteri’ ve ‘Köhne Bizans Operası’nı sıralamanın mümkün olduğu Ferhan Şensoy için tiyatronun yeri çok özel.

Beyazperdede ise ‘Son Ders: Aşk ve Üniversite’, ‘Bir Bilen’, ‘Büyük Yalnızlık’, ‘Aşk Dediğin Laf Değildir’ gibi farklı filmlerle izleyiciyle buluşan usta, özellikle ‘Pardon’ ve ‘Şans Kapıyı Kırınca’ filmleriyle dönemin genç kuşağının da hafızasında yer ediyor…

Oyunlarının yanı sıra roman, deneme, günlük, şiir türlerinde de eserleri olan Ferhan Şensoy, okurlarına, ‘İngilizce Bilmeden Hepinizi I Love You’, ‘Denememeler’, ‘Oteller Kitabı’, ‘Falınızda Rönesans Var’, ‘Kalemimin Sapını Gülle Donattım’, ‘Rum Memet’, ‘Seçme Sapan Şeyler’, ‘Afitap’ın Kocası İstanbul’, ‘Eşeğin Fikri: Beşbenzemez Denemeler’, ‘Düşbükü’, ‘Başkaldıran Kurşunkalem’ ve ‘Kedittin Direniş’ kitaplarıyla onu daha yakından tanıma şansı sunuyor.

Kasım 2019’da ‘Gecedeste’ kitabı Ortaoyuncular Yayınları’ndan çıkan usta son röportajlarında “Derdeste’nin devamı ‘Ferdeste’yi tamamlamak üzereyim. Onun ardından ‘Çok Dikenli Güldeste’ gelecek” diye müjdelese de artık biliyoruz ki maalesef bu iki kitap okurla buluşamayacak…

‘YAŞATMAYA ÇALIŞACAĞIZ’

Usta tiyatrocunun Derya Baykal ile evliliğinden olan kızı Ferhan Şensoy, 2017’de Hürriyet gazetesinde yayımlanan röportajında “Babanızdan sonra Ortaoyuncular Tiyatrosu’nu devam ettirecek misiniz?” sorusunu “Orada gücümüz yettiği yere kadar duracağız. Babamın mirası gibi o sorumluluk. Bundan da şikayetçi değiliz. Babam kadar dirayetli çıkabilir miyiz, bunu şu anda bilmiyorum. Var olduğumuz sürece orayı yaşatmaya çalışacağız” diye yanıtlamıştı. Şensoy’un ölümünün ardından Ses Tiyatrosu’ndaki törende ise Rasim Öztekin’den kavuğu devralan oyuncu Şevket Çoruh “Kitaplar yazılacak hakkında. Oyunlarını oynayacağız. Bu tiyatroyu, Ses Tiyatrosu’nu biz yaşatacağız. Burası bizim emanetimiz” diyerek ustanın mirasına sahip çıktı.

OYUNCULARIN ILHAM KAYNAĞI

Ölümünün ardından söylenenlere bile bakmak yeterli belki de… DasDas sahnenin kurucularından olan oyuncu Mert Fırat “İlham olduğun, çığır açtığın meslek hayatımızın medarı iftiharı, ustamız, dik duruşunla, hiç durmayan üretme azminle bizlere hep ışık oldun…” notunu düşerken oyuncu Tolga Çevik Şensoy’u “İnanılmaz yazar, şahane tiyatrocu, eşsiz meddah, bir ağabey, muhteşem bir zeka, gerçek bir Don Kişot…” diyerek tanımladı. Oyuncu Bülent Parlak ise “Hayatın en kötü günlerinden biri! Bu mesleği seçme sebebim, ilk yol göstericim, aslan gibi dimdik durabilen, cesur Usta FERHAN ŞENSOY’u kaybettik” yazdı.

Herhalde kendi alanında tutkuyla üreten her ‘yaratıcı’ bu şekilde hatırlanabilmek ister. Bunu başaran Ferhan Şensoy’u kendi dizeleriyle uğurlamak en güzeli… 

“Güneşe sırtımı verdim,
denize bakmıyorum,
bulutlara küsüm,
kimse bilmez mekânda
kırk gün kırk gece içimi çektim
korkmayın benden güvercinler,
elim cebimde, yüreğimde sevgilim,
sakıncasızım”

Bir yanıt yazın