Türkiye’nin en büyük şirketlerinden biri olan Öztiryakiler’in Yönetim Kurulu Başkan Vekili Tahsin Öztiryaki pek çok sivil toplum kuruluşunun yönetim kurulunda yer alan, Türk mutfağının dünyaya tanıtılması için çalışmalar yürüten, folklora gönül vermiş biri… Ayrıca çocukları ve torunlarıyla Anthaven’da yaşayan bir komşumuz… Gelin komşumuzu yakından tanıyalım…
Ülkemizin en başarılı iş insanlarından biri o… Ayrıca sivil toplumcu yönü de var. Örneğin Türk Mutfağı Derneği Başkanı olarak mutfağımızın dünyada tanınması için canla başla çalışıyor. Bir de yılların folklorcusu… Anthaven projemizi görür görmez doğal ve samimi bir yaşam alanı olduğunu fark eden Tahsin Öztiryaki, kısa süre önce üç çocuğu ve beş torunuyla birlikte Anthaven’a yerleşti. Çocukları da buradan ev aldığı için “Torunlarımın böyle bir yerde büyüyecek olmasından mutluyum” diyor.
Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz? Komşularımıza kendinizden söz eder misiniz?
1954 İstanbul Şehzadebaşı doğumluyum. Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümüne girdim ama ikinci sınıfta, ülkenin içinde bulunduğu durum nedeniyle, okulu bırakmak zorunda kaldım ve aile işine dahil oldum. Bir yıl Almanya’ya lisan öğrenmeye gittim. Dönünce aile şirketimizde çalışmaya başladım. O zamanlar iki ağabeyimle birlikte 50 metrekarelik dükkânda ev tipi mutfak ve taahhüt işleri yapan bir firmaydık. Şu anda 150 bin metrekarede 1.400 çalışanımızla 130 ülkeye ihracat yapan bir firma haline geldik. Pek çok ülkede otellere, restoranlara, ordulara, hastanelere mutfak yapıyoruz; sahada yaşam üniteleri, mobil mutfaklar kuruyoruz. Dünyada çok önemli bir konuma geldik. Yoğun iş hayatıma rağmen yarım bıraktığım okulum da aklımın bir yerindeydi. 2011’de üniversiteme geri döndüm ve 2015’de mezun oldum. Üniversiteyi gençler ile okumak benim için çok farklı bir tecrübe ve çok keyifli bir dönem oldu. Çok genç üniversite arkadaşlarım oldu hatta bazı sıra arkadaşlarım şirketimizde staj yaptı.
Anthaven’da ne zaman yaşamaya başladınız? Neden burayı tercih ettiniz?
Bodrum’daki ilk evimiz Bağla’daydı. Aspat’ı ilk tanımamız 90’lı yıllarda oldu. Sonralarda daha merkeze yakın Torba’da bir evimiz oldu ve uzun bir süredir Torba’da oturuyorduk. Burayı yine Aspat’a denize geldiğimizde görür görmez havalı-cıvalı projelerden olmadığını, çok doğal, samimi ve gerçek bir ortam sunduğunu anladım. Çok vizyoner, çok kaliteli ve düzgün bir proje. Elbette projede yaşayan insanlar da çok önemli. Gerçekten çok kıymetli komşularımız var. Benim üç çocuğum var, onlar da buradan birer ev aldı. Torunlarımın böyle bir ortamda yazlarını geçirecek olmasından memnuniyet duyuyorum. Hayatımızın önemli bir parçası iş olduğundan buraya geldiğimizde çalıştık çünkü otel projesinin mutfaklarını teslim ediyorduk.
Ailenizden, çocuklarınızdan biraz daha bahseder misiniz?
Eşimle 42 yıldır evliyiz. Hem iş hayatımı hem sosyal hayatımı çok destekledi evliliğimiz boyunca. Ona çok şey borçluyum. Üç çocuğumuz var. Kızım ve bir oğlum aile şirketimizde çalışıyor. Diğer oğlumun çocuklar için doğal oyuncaklar üreten bir firması var. En küçüğü 4 buçuk yaşında olmak üzere beş de torunum var.
Peki iş dışında zamanınızı nasıl geçiriyorsunuz, hobileriniz, ilgi alanlarınız nelerdir?
Ben gençlik yıllarımdan itibaren çok uzun zamandır Türk Halk oyunlarında görev almış biriyim. 20-25 yıl aktif folklor oynadım işlerimin yoğunlaşmasıyla oynayamadım ama öğrencisi olarak girdiğim kurumun başkanlığını yaparak devam ettim. İki dönem Burgazada Spor Kulübü’nün ikinci başkanlığını yaptım. Türk Mutfağı Derneği başkanlığını yapmaktayım. İDDMİB (İstanbul Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği) Başkanlığını yapmaktayım. Mengen Aşçılık Okulu’nu 90’lı yıllardan bu yana her konuda destekleyerek gelişimine katkıda bulunuyoruz. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki üniversitelerde Türk Mutfağının da anlatılması, öğretilmesi için görüşmeler yapıyoruz. Türk aşçıların Michelin’li olmalarını istiyoruz, bunun için çalışıyoruz. Türk mutfağının dünyada tanıtılmasına çalışıyoruz. Her zaman Türk malı kullanımını önemseyen biriyim, Türkiye’de Türk malının kullanılması konusunda mücadele veren biriyim.
Peki kişisel olarak yemekle ilişkiniz nasıl?
Benim sadece yemek yeme merakım var, yumurta kırmaktan başka yemek yapamam. Elbette dünya mutfaklarını da takip ediyorum ama en sevdiğim yemek kuru fasulye-pilavdır.
Türkiye’nin en büyük ve başarılı grup şirketlerinden birini yönetiyorsunuz. Size göre başarının sırrı nedir?
Ben hatalarımı, eksiklerimi fark edip kapatmaya çok önem veriyorum. Çok yönlü bir insan olmak da çok etkili. Genç yaşlarımda Türkiye’nin her yerinden gelen öğrencilerle folklor yaptım, dünyanın çeşitli ülkelerine festivallere gittim, halkoyunları benim sosyalleşmeme ve toplum karşısında kendimi ifade etme konusunda rahat olmama çok katkı sağladı. Ama hepsinin ötesinde bana göre çalışmak önemli bir vitamin ve ben bu vitaminden hayat alıyorum.
Anthaven ilgi alanlarınızı nasıl destekliyor?
Biz burada güzel sofra kurar yemek yeriz, iyi muhabbet eder, iyi müzik yapılırsa dinleriz. Çocuklar içinse yelken, sörf, spor imkanları çok kıymetli. Açıkçası burada yaşayanlara bir Gurme Kulüp kurabiliriz diye düşünüyorum. Yemek atölyeleri, eğitimleri düzenleriz. Ben sosyal biriyim, fikrim de çoktur. Mehmet Bey de yenilikçi konulara açık. Bu tip projeleri hayata geçirebileceğimize inanıyorum.
Gelecek için en büyük hayaliniz, hedefiniz nedir?
Bence dünyada yeni bir dönem başlıyor. Hayat standardı, çevre gibi konularda yeni neler yapmamız gerektiğini düşünmemiz lazım. Dönüşmek zorundayız. Çok hızlı bir şekilde dijitalleştik ve bunun sonrasında da hem özel hayatımızda hem de iş yaşantımızda dijital çözümlerin en iyilerini hayatımıza entegre edeceğiz. Gelecek için hayalim torunlarımın da bizim kadar doğal yaşama sahip olmaları.