“İçimde hâlâ yaşayan bir çocuk var”

Perakende sektöründe Türkiye’nin en önemli iş insanlarından biri Avi Alkaş. EQ Dergi okurları için kendisini yakından tanıdık, kitabının hikayesini dinledik, geleceğe dair tavsiyeler aldık

Avi Bey, uzun yıllardır perakende sektöründesiniz, AVM geliştirme ve yönetimi konularında Türkiye’nin en önemli ismisiniz. Başarılarınız, yaptığınız işler, vizyonunuz, engin bilginiz tartışılmaz. Ancak bize içinizdeki Avi Alkaş’ı biraz tanıtır mısınız? Sizi neler heyecanlandırır, neler mutlu eder? Gündelik hayatınız nasıl geçer? Hobileriniz, entelektüel zevkleriniz nelerdir?

Sözleriniz ve yaklaşımınız için teşekkürler. İçimdeki Avi Alkaş’ı, elimden geldiğince, dilim döndüğünce kitabımda da yazmaya çalıştığım gibi kısaca aktarmaya çalışayım. İçimde hâlâ yaşayan bir çocuk var ve ilerleyen yaşıma rağmen tanrının bu çocuğu hep yaşatmasını istiyorum. Kimi zaman pek çok çalışma arkadaşımdan daha genç ruhlu olduğumu söylüyorlar.

Bu nedenle yeni işlerden ve başarılardan dolayı çok heyecanlanıyorum. İnsanlarla çalışarak mutlu mekanlar kurgulamak bir serüven benim için. Bu serüven içinde yeni uygulamaları, yenilikleri yakalamak için çok seyahat ediyorum ve bunları ülkeme kazandırmak için derinlemesine analizlerle çalışıyorum.

Gündelik hayatım iyi ve çok sıkı çalışmakla geçiyor. Uzun çalışıyorum. Eve döndüğümde de çalışıyorum. Aynı zamanda çok iş yapabilen “multi tasking” dediğimiz karaktere de bürünüyorum. Maç izlerken tabletimden çalışmalarımı yapabiliyorum mesela. Lisan öğrenmek hoşuma gidiyor. Duolingo üzerinden lisanlarımı geliştirmeye çalışıyorum. 5 yıldır her gün mutlaka aksatmadan devam ediyorum. Arapça kursumu bitirdim, Portekizce öğrenmeye başladım. Geçenlerde Yunanistan’a gittiğim için Yunancaya başladım. Bildiğim lisanlara bunları da eklersem bir hedefim, bir rüyam olan çok lisanlı bir dünya vatandaşı olmak gerçek olacak.

Okumaların özellikle kişisel gelişim ve zaman zaman da otobiyografilere odaklı. YouTube yayınlarında da görsel destekle ilerlemeyi seviyorum ama video konusunda son zamanlarda kötü bir alışkanlığım oluştu. Her zaman 1,5 ya da 1,75 hız ile izliyorum. Bilgi dağarcığıma ekleyebileceğim özellikli sunumlara ilgim var. Özellikle TED konuşmaları, çok sevdiğim kanaat önderlerinin konuşmalarını dinlemek gibi… Bunlara da özel bir zaman harcıyorum. Yazmak çok istediğim bir şey, yazar olma iddiasında değilim ama şimdiye kadar bir kitap yazdım. Zaman zaman sonsuzluğa uğurladığım oğlum için de yazıyorum. Ona şiirlerim var. Yayınlanmak için değil de içimin sızısını akıtmak, ona duyduğum özlemi dillendirmek için yazılmış, kimseye okutmak peşinde olmadığım çok özel şiirler.

Kitabınız ‘Alış Veriş İşleri’nden bahsedelim mi biraz?

Yazma dürtüm beni bu konulara teşvik ediyor. Henüz ortaokuldayken bir şiir yarışmasında ödül kazanmıştım. Aslında verdiğim sözler de bu adım için çok önemli. Sektör büyüğümüz Kamil Özçoban’a verdiğim söz var. Çok değerli Bensiyon Pinto’nun ‘Anlatmazsam Olmazdı’ kitabına ve yine çok sevgili berberim Şükrü Dudu’nun ‘Hayata Makas Atmak’ kitabına imrenmemin de sonucunda ‘Alış Veriş İşleri’ kitabımı yazdım. Baş harflerinin Avi’yi oluşturduğunu bulan Hıncal Uluç’a atfen yazdım bu kitabı.  Benim adımın aslında işimi de içerdiğini ilk Hıncal Uluç söylemişti. İbrahim’in İbo’su gibi Avraam’ın kısaltılmışı olan Avi’nin, alışveriş işleri olduğunu ilk o anlattığı için kitabımın da başlığını kendisi koymuş oldu.

Kitap mekân, zaman ve insan olmak üzere 3 bölümde işleniyor. Başındaki sunuş ve sonundaki şükran ile biten bölümlerle 5 bölümlük bir kitap olarak ortaya çıktı.

İlk bölümü mekanlarım; bir noktada otobiyografi şeklinde. İkinci bölüm zaman, bir nehir söyleşi. Çok değerli bir gazeteci ve editör olan Yaprak Çetinkaya’nın sorularını cevaplandırdım ve otobiyografimde anlatmadıklarımı da söyleme şansı buldum. Esas kitabın yüzde 50’sini insanlar bölümü oluşturuyor. Burası benden gençlere bir başucu kılavuzu bırakmak için yaşamda uyguladığım yöntemlerimden, yararlandığım teknikler ve önerilerimden oluşuyor. Ben yaştaki birinden beklenmeyecek bir teknolojik uygulamayı da şükran bölümünde uyguladım. Yapay zekadan yararlanarak adımın baş harflerinden oluşan bir akrostiş şiiri yazdım ve bu konuda söylemek istediklerimi ChatGPT’nin bana vermiş olduğu cevapla sonuçlandırmış oldum. Kitabın sonundaki kaynakçada çalıştığım projeleri, temas ettiğim öğrendiğim insanları ve eğitmenlerimi de anmadan geçemedim.

Çok güzel geri dönüşler alıyorum. Her bir kitabımı imzaladığımda içimin yağı eriyor desem yeridir. Bu anlamda yazmayı ve belge bırakmayı herkese gönülden tavsiye ediyorum. Çünkü her birimizin yaşamdan aldıklarımızı ‘alışveriş’ oluşturuyor. Sadece alışveriş merkezlerindeki alışveriş değil, aldıklarımızla verdiklerimizin dengesi, iş gibi değil gönülden yaptığımız her şey oluşturuyor.

BUGÜNÜN ANLARINI YARININ GÜZEL ANILARI HALİNE GETİRECEK ŞEKİLDE ÇALIŞMAYA DEVAM ETMEK LAZIM

Perakende sektörünü, tüketici alışkanlıklarını yakın gelecek açısından neler bekliyor sizce? Ne gibi değişimler olacak bu alanlarda? Özellikle de yapay zeka hayatımıza bu denli yoğun girmekteyken…

30 yıldır yapageldiğim perakende sektöründeki projelerde hizmet verdiğimiz, kurguladığımız çalışmalarda giderek daha farklı, daha yenilikçi yöntemleri de kullanacağımızı görmenin heyecanı içindeyim. Ben ilk danışmanlık şirketimi kurduğum zaman biz o zaman internet ile yeni taşınıyorduk.  Tek yönlü iletişimde download tabir edeceğim bir kaynaktan bilgileri indirerek yararlanıyorduk. Daha sonra cloud yani bulut dönemine geçildi. Alkşa2.0’a geçtiğimizde, hem yükleme hem indirme evresinde bir anda bilgileri değişik araçlarla, el cihazları, akıllı sistemlerle çalışmaya adapte olduk. Perakende sektörü açısından da, dijitalleşmenin çok daha etkin çalışmalara yol açabilecek olan yapay zekalı döneminde de bizim kendimizi bu yeniliklere, bu güncellemelere açık tutmamız gerektiğini düşünüyorum. Ciddi biçimde yapay zekayı anlamaya, öğrenmeye gerek var. Yapay zekanın bizim efendimiz değil de işlerimizi yapmaktaki aracımız olması gerektiğini savunuyorum. İş yapma tarzları böylece değişecek, bugün doğan çocukların yüzde 65’inin çalışacağı iş alanları belki hala icat edilmedi, bulunmadı. Nasıl ki benim kayınpederime benim ne iş yaptığımı sorduklarında “Bizim damat alışveriş merkezleri danışmanı diyememiş, bizim damat hep konuşuyor, çok konuşuyor laf satıyor” demişti… Laf satmalardan kurgulamalara, yapay zekanın bizden daha hızlı düşündüğü zamanlara doğru gidiyoruz. Bunlar büyük avantajlar ama ilk önce insan ve illaki insan diyerek, mekan, zaman ve insan üçlemesindeki gibi anda da kalarak, anın kıymetini bilerek, bugünün anlarını yarının güzel anıları haline getirecek şekilde çalışmaya devam etmek lazım.

Küresel ısınma, ekolojik dengelerin bozulması, dünya elden gidiyor endişesiyle kanaat önderlerini ve kurumları hareke geçirdi. Kendi alanınız açısından bu konuda neler söylemek istersiniz?

Dünya bir yandan iklim değişikliği, küresel ısınma, ekolojik dengelerin bozulması gibi çok ciddi sorunlarla başa çıkılması gereken çok çok önemli güçlükleri önümüze seriyor. Dolayısıyla ben de kendi alanımda, çalışma arkadaşlarımla birlikte bu konudaki duyarlılığımızı en üst düzeye çıkarıyorum. BM’nin 17 kalkınma hedefini göz önünde tutarak yaptığımız sürdürülebilirlik konulu çalışmalarımız, bizden sonraki kuşaklara daha iyi bir dünya bırakma gayretimiz doğrultusunda devam ediyor.

Amaç her şeyden önce insanın mutluğu olmalıdır. İnsan mutluluğu için yaşam kalitesini geliştirmek üzere pandemiden aldığımız dersler var.

Teknolojinin de yanımıza avantaj sağlayıcı olarak gelmesinden hareketle ümit ediyorum ki gelecek günler için ünlü şair Nazım Hikmet’in de dediği gibi “En güzel günler henüz yaşanmadıklarımız.” Dolayısıyla umutla yarınlara bakıyorum. Bütün çevreme de bu mesajı yaymaya çalışıyorum.

Bir cevap yazın