Qualia Spa & Wellness, Ant Yapı işbirliğiyle mayıs itibarıyla Radisson Collection Hotel Bodrum’da hizmet vermeye başladı. Qualia’nın kurucusu Mahir Gündüz ile markanın yolculuğunu ve yeni projelerini konuştuk.
ÖZDE GÖZLER ETLİ
Qualia Spa & Wellness’ın hikayesini sizden dinleyebilir miyiz? Markanız nasıl doğdu?
İş hayatına çok genç yaşlarda başladım. Hizmet sektörünün farklı alanlarında çalıştım ve bu süreçte elde ettiğim tecrübeler beni turizm sektörüne taşıdı. Özellikle Antalya’da, dünyanın önde gelen otellerinde görev yaptım. Uzun yıllar restoran şefliği yaptım; ancak aynı zamanda otellerin spa ve wellness bölümlerinde eğitimler almaya başladım. Spa dünyası beni gerçekten etkiledi. Çünkü burada sadece fiziksel bir rahatlama değil, insanlara bütünsel anlamda iyi hissettirme şansı var.
Türkiye’nin yanı sıra, Uzak Doğu başta olmak üzere yurtdışında çeşitli eğitimler aldım. Masörlükle başlayan yolculuğum zamanla yöneticiliğe evrildi. 2010 yılına geldiğimizde artık kendi yaklaşımımı ortaya koyma zamanı gelmişti ve Qualia Spa & Wellness’ı kurdum. İlk şubemizi Taksim’de açtık. Zamanla sadece spa hizmeti sunan bir yapı olmaktan çıkıp, spa mimarisi ve konsept geliştirme alanlarında da çözüm üreten bir yapıya dönüştük. Bugün İstanbul’un en prestijli otellerinde yer alıyor ve misafirlerimize bütünsel bir iyi yaşam deneyimi sunuyoruz. Artık Qualia, sadece bir marka değil, bir yaşam biçimi.
“Bedenini yenile, ruhunu canlandır” mottosu sizin için ne ifade ediyor? Bu anlayış hizmetlerinize nasıl yansıyor?
Bu motto, hizmet felsefemizi çok net ifade ediyor. Biz bir masajı sadece kas gevşetme aracı olarak görmüyoruz. Misafirlerimizin hem bedenine hem de ruhuna dokunmak istiyoruz. Uygulamalarımızda aromaterapiden müzik seçimine kadar her detay, zihinsel ve duygusal bir yenilenmeyi destekleyecek şekilde tasarlanıyor. Her misafirimize özel bir deneyim sunmaya özen gösteriyoruz. Amacımız, tesisimizden çıkan herkesin biraz daha hafiflemiş, biraz daha iyi hisseden biri olması.
Qualia Zen ve Qualia Turca gibi alt markalarla spa kültürüne farklı bir bakış kazandırmayı hedeflemişsiniz. Bize bu alt markalardan bahseder misiniz?
Qualia Zen, Doğu felsefesini temel alan bir yapı. Uzak Doğu’dan gelen uzman terapistlerle, tamamen içe dönüşe ve zihinsel dinginliğe odaklanan özel bir deneyim sunuyoruz. Sessizliği, farkındalığı, içsel yolculuğu ön plana çıkarıyoruz. Qualia Turca ise bizim köklerimize, yani geleneksel Türk hamam kültürüne dayanıyor. Kese, köpük, göbek taşı… Tüm bu ritüelleri modern dokunuşlarla yeniden yorumlayarak misafirlerimize otantik ama rafine bir deneyim sunuyoruz. Her iki marka da farklı kültürlerin iyileştirici gücünü içinde barındırıyor.
Farklı ülkelerden terapistlerle çalışmanın nasıl bir katkısı oluyor? Misafirleriniz bu çeşitliliği nasıl deneyimliyor?
Her terapistin kendi kültüründen getirdiği eşsiz bir bilgi ve enerji var. Tayland, Endonezya, Filipinler gibi ülkelerden gelen terapistlerimiz sayesinde misafirlerimiz adeta bir dünya turuna çıkıyor. Her dokunuş farklı bir teknik, her teknik farklı bir hissiyat. Bu çeşitlilik, misafirlerimiz için çok kıymetli. Öyle ki, “Bugün Bali, yarın Endonezya” diyerek tekrar yeni deneyimler edinmek isteyen misafirlerimizin olması da bize işimizi doğru yaptığımız mesajını veriyor.
World Luxury Awards gibi prestijli ödüller almanız sektörde nasıl bir fark yarattı?
Bu ödüller bizim için büyük bir gurur ve motivasyon kaynağı. Dört yıl üst üste bu ödüle layık görülmek, ekibimizin emeğini ve kalitesini onurlandırıyor. Aynı zamanda misafirlerimize de doğru yerde olduklarını hissettiriyor. Uluslararası platformlarda tanınırlığımızı da arttırdı. Ancak bizim için en değerlisi, bu ödüllerin odağında her zaman misafir memnuniyetinin olması.
Yakın dönemde hayata geçireceğiniz yeni projeler var mı?
Evet, heyecan verici bir döneme giriyoruz. Türkiye genelinde wellness merkezleri açmak ve uluslararası arenada da yer almak en büyük hedeflerimiz arasında. Ant Yapı ve Caba Grup ile çok değerli iş ortaklıkları gerçekleştirdik. Ant Yapı işbirliğiyle mayıs ayı itibarıyla Radisson Collection Hotel Bodrum Akyarlar’da hizmet vermeye başladık. Kısa süre içinde İstanbul Bomonti’de Anthill projesinde de misafirlerimizi ağırlamaya hazırlanıyoruz.
Spa hizmetlerinin yanı sıra fitness, grup dersleri ve güzellik uygulamaları da dikkat çekiyor. Bu çok yönlü yapıyı nasıl yönetiyorsunuz?
Biz kendimizi sadece bir spa işletmesi olarak görmüyoruz. Amacımız, misafirlerimize bütünsel bir yaşam tarzı sunmak. Spor, bakım, zihinsel dinginlik… Hepsi bir bütünün parçası. Bu çok yönlü yapıyı güçlü bir ekip sayesinde sürdürüyoruz. Her alanın başında uzman yöneticilerimiz var. Ben de süreçlerin içinde aktif olarak yer alıyorum. Misafirlerimizin tesisimize adım attıkları andan itibaren yaşadıkları deneyim kadar, çıktıktan sonra içlerinde kalan hissiyat da bizim için çok önemli. Wellness bizim için bir hizmet değil, bir yaşam felsefesi.