Hayat, günlük rutininde akarken çoğu kez ne kadar özel bir anı yaşadığımızın farkına bile varmayız çoğumuz. Ama an gelir çember kırılır. Hayatımızı bugüne kadar nasıl da çarçur ediverdiğimizin bilincine varırız. Kimimiz küser bu durum karşısında, kimimiz bunu hayata sarılmak, yeni bir anlayışla yeniden başlamak için bir işaret olarak görür. Sema Özpekmezci Sumeli, ikinci gruba giren özel insanlardan biri.
Sümeli, 10 yıl önce Tip 2 diyabet tanısı konulduğunda, savaşmayı tercih etmiş. Zorlu bir yolculuğun sonunda artık öyle bir hastalığı hiç olmamış gibi sağlıklı. Bunu yaşam ve beslenme biçimini sorgulayıp, yeniden tanımlamasına borçlu. Üstelik geçici bir diyet değil bu; beslenme alışkanlıklarını tamamen değiştirmiş. Kendini kökten bir yeniden var ediş onunki. Öncelikle şekerle savaşmak üzere çıktığı bu yolda katettiği büyük mesafeleri, bu alanda aldığı eğitimlerle pekiştirmiş. Artık başkalarının hayatına da dokunuyor. Beslenme alışkanlıklarını o ya da bu nedenle değiştirmek isteyenlerin ellerinden tutuyor, onlara bu zorlu yolda rehberlik ediyor. Hayvanları, köpekleri, sonbaharı, sporu, doğayı, ağacı, yaprağı, yağmuru, rüzgârı, toprağı seven bir dünyalı o. EQ okurlarıyla hem kişisel hikâyesini paylaştı hem de Bütünsel Beslenme’ye ilişkin çok özel iki tarifini.
Bütünsel Beslenme ne demektir ve hastalıklara etkisi nedir?
Sağlıklı beslenmek ve yaşamak bir bütündür. Hayata, kendi bedenimize bakış açımızı, yiyecek olmayan ama bizi besleyen kariyer, ilişkiler, finans, aile bağları, hayat stresi, sosyal yaşam, ev düzeni, spiritüel yaşam gibi besin öğelerini de yemekle birlikte tek tabakta birleştirmek Bütünsel Beslenme’dir. Bütünsel Beslenme, hayatın her alanının birbiri ile nasıl bağlantılı olduğunu ve beslenirken sadece vücudunu değil, ruhunu da beslemeyi fark etmektir. Ancak bu yöntem ile sağlıklı ve mutlu bir hayata kavuşabiliriz. Günde 2 kilo brokoli de yesek, şayet bizi besleyen diğer öğeler (stres yönetimi, kariyer, ilişkilerimiz vs.) sağlıklı değilse, bedenimizin de sağlıklı olması pek mümkün değildir.
Örneğin, fazla veya istemsiz yemenize işteki stresiniz mi yoksa ilişkilerinizdeki bir sorun mu yol açıyor? Spor yapmanızı engelleyen uyku bozukluğunuz veya enerji düşüklüğünüz mü? Sürekli canınız birşeyler istiyor ve baş etmekte zorlanıyor musunuz?
Şu bir gerçektir ki, ruh hastalanmadan beden hasta olmuyor. Aslında hastalıkların çoğuna bakıldığında altında veya öncesinde büyük travmalar, çöküşler, yoğun stres yatıyor. Hastalıklarda doğru beslenmenin önemi artık yadsınamaz bir gerçek. Bunu yaparken tabağımızda yer almayan diğer beslenme öğelerini de kontrole aldığımız noktada bütünsel iyileşme başlıyor.
Bütünsel Beslenme Sağlık Koçluğu’na sizi yönelten kişisel hikâyenizi öğrenebilir miyiz?
Daha anne karnındayken başlayan bozuk bir beslenme ile doğdum. Hazır mamalar ile geçen çocukluk yaşları, daha sonra ilk gençlik yıllarında yapılan hatalı beslenmeler, üstüne bir de genler gelince 28 yaşımda Tip 2 diyabet beni buldu ve hayatım o gün değişti. Bir daha hiç iyileşmez denen kronik bir hastalıkla yaşamayı kabul etmişken, 8. senenin sonunda tamamen iyileştim ve demek ki iyileşme mümkünmüş diyerek hiç durduramadığım bir araştırma ve okuma serüvenine başladım. Okudukça, hastalıklar üstünde beslenmenin ne kadar etkili olduğunu gördükçe, hep daha da derine daldım. Bu esnada tecrübemi anlatmak için, belki 100-200 kişiye faydam olur diye ‘’semaninsagliklimutfagi’’ adında bir Instagram hesabı açtım. Bu hesap sayesinde binlerce kişi ile konuşma tanışma fırsatım oldu. Ne kadar çok kişide kronik ve otoimmün rahatsızlık olduğunu gördükçe çok ciddi bir şaşırma yaşadım. Daha da çok okumaya başladım ve bu okumalar bana yetmeyince en sonunda profesyonel eğitim almak istedim. 2000 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olmuştum ve benim için eğitim konusu kapanmıştı ama bu dosya 37 yaşımdayken tekrar açıldı ve bu sefer kapanmayacak gibi. Önce Bütünsel Beslenme konusunda dünyada sayılı okullardan biri olan, New York’taki Institute for Integrative Nutrition’dan eğitim aldım. Bu eğitim esnasında Fonksiyonel Tıp ile tanıştım. Fonksiyonel Tıp konusunda dünyanın öncü okulu Institute for Functional Medicine’de Sağlık Koçluğu eğitimine başladım ve yeni mezun oldum.
Okuduklarımı, bildiklerimi devamlı paylaşma isteği içerisindeyim. Bu kadar çok hastalık ve hasta kişi varken, onların yolculuklarında ellerinden tutmak, yalnız olmadıklarını hissettirmek ve iyileşmelerini görmek artık benim için bir yaşam amacı oldu. Hayat kötü beslenmek, sağlıklı beslenmenin mutluluğuna varamamak için çok kısa.
Tip2 diyabeti tamamen yendiniz mi?
Evet, tamamen yendim. Şu anda sokakta yürüyen, geçmişinde diyabet olmayan birinden bile daha sağlıklıyım.
Nasıl oldu bu?
İlk başlarda zordu ama başladıktan sonra devamı geliyor. Bana teşhis konduktan sonra tüm beslenmemi ve yaşamımı değiştirdim çünkü 40 yaşıma geldiğimde iç organlarımda tedavisi olmayan hasarlar olacaktı. Çok korktum. Günlerce “Artık keşkül yiyemeyeceğim” diye ağlasam da altından kalktım.
Hiçbir yiyecek sağlığımdan daha önemli değildi. Zararlı olan her şeyi hayatımdan çıkarttım; rafine şeker, beyaz un, makarna, beyaz pirinç gibi… Ve sağlıklı beslendikçe hem bedenen hem de ruhen huzuru buldum. 13 kilo verdim. En büyük tutkularımdan biri olan spor hayatıma girdi. Diyabeti yendim ve semptomlarını yok ettim.
Bütünsel Beslenme Sağlık Koçluğu tam olarak nedir?
En basit tanımı ile şudur: Sağlığınız için gerçekleştirmek istediğiniz hedefleri beraber uygulamaya koyabilmemizdir. Kişinin doktoru belli bir beslenme önermiş olabilir, bireyin kendi için yapmak istediği şeyler olabilir. Örneğin, şekeri bırakmak, sağlıklı beslenmeyi hayatına adapte etmek, enerjisini yükseltmek, diyet yapmadan dengeli bir sağlıklı beslenme modelini uygulamak gibi. Sağlık Koçu kişinin belirlemiş olduğu hedeflerine ulaşması için elini tutar. Mutfakta, tatilde, alışverişte, sosyal hayatta bunları nasıl uygulayabileceği konusunda program belirler ve yürümeye yardım eder. Birlikte çalıştığımız dönemde kişinin hayatındaki hangi parçaların sağlığını ve beslenmesini etkilediğine de bakıp, çözümlerini birlikte üretiriz.
Yöntemlerinizi biraz daha detaylandırabilir misiniz?
Yöntemim kaloriler, yağlar, proteinler, listeler ile değil. Ana amacım; beraber çalıştığım kişilerin mutlu ve sağlıklı bir beslenme alışkanlığı edinmelerine yardımcı olurken, bunu en rahat ve eğlenceli şekilde yapmalarını sağlamaktır. Kısıtlı bir süre sağlıklı beslenmek değil, sürdürülebilir bir yaşam tarzı olarak hayata adapte etmektir. Bunu da günlük iletişim, yüksek motivasyon ve aldığım yeme psikolojisi, pozitif psikoloji eğitimleri ile uyguluyorum.
Danışanlarınız yeni bir beslenme düzenine ne kadar sürede adapte oluyor? Sonrasında sürdürebiliyorlar mı?
Genellikle ilk haftalar çok daha yüksek motivasyonlu oluyor. Hemen adapte oluyorlar ama zaman ilerledikçe kaymalar başlayabiliyor.
Zaten en kilit nokta da burası oluyor. Ayağımızın kaymasına ne neden oldu ve bunu ileride nasıl engelleriz üzerinde çalışıyoruz. Bir sorunun nedenini bulmadan sadece sonuçlarını düzeltmeye çalışmak uzun vadede başarı getirmiyor. Yasaklar ile hayat yürümüyor. Nedenini bulup, ilerisi için önlemimizi alınca her şey daha kolay akıyor.
Sürdürebilmek çok bireysel bir konu. Gerçekten istekli olup, iyi beslenmenin ve yaşamanın sonucunu görenler bunu sürdürebiliyor çünkü o enerji yüksekliği ve iyi hissetme halinden vazgeçmek artık imkânsız oluyor. Arada kaçamaklar olsa bile, ana konu bıraktığımız yere geri dönmektir. Bazen ayağımız kayıp düşebiliriz, bu tamamen normal. Pantolonumuza bulaşan tozları elimizle temizleyip, kalkıp yürüyorsak bu başarıdır. Kalkmamayı tercih eden kişi sayısı genellikle çok az oluyor.
Beslenmenin parmak izi gibi kişiye özgü olduğunu söylüyorsunuz? Bunu açıklar mısınız? Hayat bu kadar koşturmaca ile geçerken evdeki ortak yaşamı buna göre organize etmek mümkün mü?
Dünyada milyarlarca insanız ve devamlı çoğalmaya devam ediyoruz. Hepimizin parmak izi farklı. Bu çok mucizevi bir şey değil mi? İşte bu, hepimizin “tek” ve “özel” olduğunun, birbirimize benzemediğimizin en büyük göstergesidir. İşte bu yüzdendir ki, A diyeti en iyi, B diyeti ondan daha da iyi diyemeyiz. Bir kişiye iyi gelen bir besin, diğer kişiye zehir olabilir. Dolayısı ile bağlı olduğum beslenme akımları yok. Herkesin metabolizması parmak izi gibi kendine özgüdür ve herkesin beslenmesi de tektir. Bu ana fikir ile kişilere en iyi gelen, kendilerini en enerjik ve mutlu hissettikleri yöntemi buluyoruz.
EQ okurları için bir mesajınız var mı?
Şunu söylemek isterim ki, sağlıklı beslenmeye başlamak istiyorsanız, bunu gözünüzde çok büyütmenize gerek yok. Herşeyi aynı anda yapamayız ama hayatımızda bir değişiklik bile yapsak, hiç yapmamaktan binlerce kez daha iyidir.
Sağlıklı Kakaolu Kek
1 bardak badem unu (Bazı kuruyemişçilerde var. Ayrıca bademi, kahve öğütücüsü veya güçlü bir rondodan geçirip elde edebilirsiniz.)
½ su bardağı tam buğday ve siyez gibi dilediğiniz bir un
2 yemek kaşığı kakao
2 yumurta
½ bardak süt
½ çay kaşığı kabartma tozu
2 yemek kaşığı erimiş hindistancevizi yağı (dilediğiniz başka bir yağ da olur)
10 adet çekirdekleri çıkartılmış hurma ve iki avuç kuru duttan elde edilmiş şurup
Şurubu elde etmek için: Bir kâseye çekirdekleri çıkartılmış hurma ve dutu koyup, üstünü geçecek kadar kaynar su ekliyoruz ve 20 dakika bekliyoruz. Kuru meyveler yumuşadıktan sonra, kâsedeki suyu dökmeden, kuru meyveleri rondoda geçirip şeker yerine kullanılacak şurubu elde ediyoruz.
Yapılışı: Yumurtayı iyice çırpıyoruz ve içine şurubumuzu ekliyoruz. Peşinden süt ve yağı da ilave ediyoruz. En son da diğer tüm kuru malzemeleri ekleyip, homojen olacak şekilde karıştırıp, önceden ısıtılmış 160 derece fırında 45-50 dk. pisiriyoruz. Ortasına bir kürdan batırdığınızda kürdan kuru çıkıyorsa kekiniz pişmiş demektir.
Bu çok tatlı bir kek değil. Bitter çikolatacılar keki bu tatlı oranında sevebilirler. Şayet sütlü çikolatacıysanız, hurma ve dut oranını yarım oran daha arttırmanızı öneririm. Bu çikolata örneği size tat konusunda yardımcı olur diye düşünüyorum. Umarım sizin de benim kadar hoşunuza gider.
Şekersiz – Glutensiz Pişmeyen Basit Cheescake
Tabanı için:
½ su bardağı çiğ fındık
6 tane hurma
Kreması için:
2 yemek kaşığı ricotta peyniri
3 çay kaşığı bal
Üstü için:
1 büyük muz
2 çay kaşığı kakao
Taban malzemelerini birlikte rondodan geçiriyoruz ve bir hamur elde ediyoruz. Bu hamuru tart kabımızın dibine yayıyoruz. Bu ölçüler 12-13 cm çapında bir tart kabına uygundur. Aynı anda bir kâsede ricotta peyniri ve balı karıştırıyoruz. Tabanın üstüne yayıyoruz. Yine bir kâsede muzu ezip, kakao ile karıştırıp, kremanın da üstüne yayıyoruz ve 3 katımız oluştuğunda tatlımızı buzluğa atıyoruz. 1 saat donuyor ve ondan sonra buzdolabında muhafaza ediyoruz. Üstünü süslemek için donmuş meyveler veya taze meyve, kırık fındık, kuru hindistancevizi de olur.
NOT: Cheesecake kremaları için ricotta çok güzel oluyor ama eğer bulamazsanız, 2 yemek kaşığı tuzsuz lor peyniri ve 1 tatlı kaşığı kremayı çırparak da yakın bir tat elde edebilirsiniz.