Son yıllarda ülkemizde sanata bakış değişiyor, sanata ve sanatçıya verilen değer her geçen gün artıyor. Geleneksel sanatların yanında güncel sanat da artık daha geniş kitlelere ulaşıyor ve kabul görüyor. Var olan müzelere de her geçen gün bir yenisi ekleniyor.
HATİCE UTKAN
Türkiye’de son beş yıl içinde sadece İstanbul değil, diğer şehirlerde de müzelerin sayısı ve kültürel miras alanlarının etkileşimi artarak farklı bir noktaya geldi. Bu kapsamda, sadece İBB’ye bağlı olan müze sayısı 5 yılda 22’ye çıktı. Diğer yandan, Türkiye’nin farklı bölgelerinde de düzenlenen bienallerin ve restore edilen kültürel miras alanlarının sayısı arttı. Bu çalışmalar her geçen yıl kültürel ve sanatsal alanda özel çalışmalarla desteklenirken, son zamanlarda açılan sanat mekanları da sadece müze ya da sanat mekanı olarak değil aynı zamanda festival alanı, performans sanatları merkezi, çocuk sanat atölyesi, restoran ve müze mağazalarıyla da dikkat çekiyor.
Müzeler ve sanat alanları
Türkiye’de sanatsal alanda açılan kurumlar, müze ve sanat mekanları (ya da alanları) olarak ikiye ayrılıyor. Bir kurumun müze olabilmesi için sadece kalıcı bir koleksiyona sahip olması yeterli değil, aynı zamanda çocuklar ve yetişkinler için kamusal programlar, eğitim ve eğlence gibi farklı organizasyonları da bünyesinde gerçekleştiriyor olması gerekiyor. Ayrıca, koleksiyonun sürekli yenilenmesi ve yeni alımların yapılması ve kurumun sürekli gelişim halinde olması da diğer bir şart.
İstanbul Modern ve mimarisi
Bu kapsamda İstanbul ve Türkiye’nin uluslararası alanda da ismini duyurmuş olan, 2004’te açılan İstanbul Modern, 2023’te, İtalyan mimar Renzo Piano imzasıyla yenilenmişti. Bu yenilenme sürecini sadece mimari açıdan değil, koleksiyon ve müzecilik açısından da fark etmek mümkün.
İstanbul Modern’in yeni binası ziyaretçi odaklı ve her alanda kültür sanat etkinliklerini bir araya getirmek için özel tasarlanmış bir bina. Renzo Piano ilk büyük müze projesini Paris’in ikonik müzesi Centre Pompidou ile ortaya koymuştu. Piano özellikle yenilenen müze mimarisi konusunda öne çıkan bir isim. Örneğin, New York’daki Whitney Museum binası, Academy Museum of Motion Pictures Müzesi gibi tasarımlarında, müzelerin yapılarını yenileyerek daha çağdaş ve ziyaretçi odaklı bir yaklaşım sunuyor.
İstanbul Modern yeni mimari yaklaşımını, yenilikçi ve ziyaretçiyi dahil eden sergilerle tamamlıyor. 15 Şubat 2024’te açılan Zamansız Meraklar adlı sergi 11 Ağustos’a kadar sürecek. Sergi, güncel teknolojiler ve dijital kültürün sanatçıların düşünce ve üretim biçimlerine nasıl yön verdiğine odaklanıyor. Sergi; doğa, tarih, mimarlık, kent, kimlik ve toplum gibi başlıklara odaklanıyor. Türkiye’de teknoloji ve sanatı birleştiren sanatçıların eserlerini keşfetmek için uygun bir sanat rotası olarak öne çıkıyor.
Arter ve değişen sergileri
Arter, müzeler ve sanat alanları listesinin en önemli kurumları arasında yer alıyor. 2019’da Dolapdere’de Grimshaw Mimarlık tarafından tasarlanan özel bir müze binasında açılan kurum, sürekli koleksiyon sergilemek yerine Vehbi Koç Vakfı’nın koleksiyonunu farklı sergi temalarıyla izleyiciye sunuyor. Bu bağlamda, kurum aslında bir müzeden çok daha fazlası. Bir koleksiyona sahip olsa da bu koleksiyonu uzun süreli sergilerle sunmayı tercih ediyor. Bu durumda da daha çok küratöryal çalışmalar yapılmış, özel hazırlanmış kavramsal sanatın temalarına uygun sergiler görüyoruz.
Meşher ve geleneksel sanatlar
Meşher, eskiden Beyoğlu’nda bulunan Arter’in yerine açılmıştı. Meşher’de seramik, resim, heykel gibi plastik sanatların farklı disiplinlerine dair, çağdaş yorumları görmek mümkün. 2019’da açılan kurum, bir müzeden daha çok bir sanat alanı olarak hizmet veriyor. Meşher’in ilk sergisi seramik sanatına çağdaş yaklaşımlarla yeni üretimler yapan sanatçıları bir araya getiriyordu, daha sonra Türkiyeli modern kadın ressamları bir araya getirdiği ‘Ben, Sen, Onlar’ çok ses getirmişti. Meşher aynı zamanda arşiv sergilerine de yer veriyor.
Salt Galata ve Beyoğlu
Salt, açıldığı günden itibaren Türkiye’de kavramsal sanat alanında geçmişten günümüze nasıl bir rota izlendiğini ortaya koyuyor. Şu ana kadar Gülsün Karamustafa, İpek Duben, Handan Börüteçene gibi sanatçıların sergilerine yer verdi. Bu kapsamda bir ilki de gerçekleştirdi. Bu zamana kadar hiçbir müze ya da kurum bu sanatçıların tüm eserlerini bir araya getirerek bu kadar kapsamlı bir sergi yapmamıştı.
Pera Müzesi- geleneksellik ve çağdaşlık
Pera Müzesi, Osman Hamdi Bey’in ünlü Kaplumbağa Terbiyecisi ve Suna ve İnan Kıraç Vakfı resim koleksiyonu dışında süreli çağdaş sanat sergileriyle dikkat çeken bir kurum. Müze daha önceden İstanbul Bienali’ne de ev sahipliği yapmıştı. Pera Müzesi Avrupa ve Türkiye sanatının öne çıkan çağdaş ve modern sanatçılarının kişisel sergilerine yer veriyor. Gyarson Perry, Paulo Rego, Etel Adnan bu sanatçılardan sadece birkaçı.
İstanbul Resim ve Heykel Müzesi
Türkiye müzecilik tarihinde önemli bir yere sahip olan İRHM 2021’de yeniden açıldı. Müze, özellikle Cumhuriyet dönemi resim koleksiyonuyla dikkat çekiyor. İRHM Türkiye’nin ilk plastik sanatlar müzesi ve ilk defa Atatürk tarafından 20 Eylül 1937’de açılmıştı. 1937’deki ilk sergide koleksiyonunda 320 eser bulunan İRHM, bugün 12 binden fazla esere ev sahipliği yapıyor.
Baksı Müzesi
2010’da Prof. Dr. Hüsamettin Koçan tarafından kurulan Baksı Müzesi, Bayburt’ta, Çoruh Vadisi’ne bakan bir tepede yer alıyor. Koçan’ın amacı aslında bir eko müze (eko müzeler çevreyle birlikte büyüyen, ait olduğu topraklardaki yerel halka destek olan müzeler olarak öne çıkıyor) kurmak ve çevredeki halkın geleneksel üretimlerini müzede daha çağdaş yollarla sergilemekti. Müze, Türkiye çağdaş sanatından Osman Dinç, Şakir Gökçebağ gibi sanatçıların sergilerine ev sahipliği yaparken Bayraktar Köyü’nün halkının tekstil, çömlekçilik ve dokuma gibi el sanatlarını destekliyor. Koçan’ın amacı doğduğu topraklara yaşam birikimini taşıma çabasıydı ve çevredeki göçü durdurarak bölgede sanat üretimini arttırmaktı.
Türkiye ve bienalleri
Türkiye’yi dünya sanat ortamının tam ortasına başarıyla koyabilen İstanbul Bienali artık bir klasik haline geldi. Özellikle son 10 yılda dünyanın en prestijli sanat etkinlikleri içinde yer alan İstanbul Bienali uluslararası alanda birçok müzeci, küratör ve sanatçıyı İstanbul’a çekmeyi başardı.
İstanbul dışında Türkiye’deki sanat bienalleri içinde en önemlisi kuşkusuz Mardin Bienali. Mardin Bienali ilk kez 2010’da, Mardin’i çağdaş sanatın merkezlerinden birine dönüştürmek, bölgeye sanatın dili üzerinden yeni yaklaşımlar, kazanımlar sağlamak amacıyla düzenlenmişti. Bu yıl mayıs ayında 6.’sı düzenlenecek olan bienalin küratörü, sanat dünyasının yakından tanıdığı Ali Akay oldu. ‘Daha Uzaklara’ başlığıyla düzenlenecek olan 6. Mardin Bienali sanatsal olarak gözlemleme, düşünme ve yaratma önerisi olarak bu sorunlar üzerinde duracak.
İlk kez 2008’de düzenlenen Çanakkale Bienali ise Çanakkale’nin bir kültür kenti olması misyonu ile başladı. Bu yıl da düzenlenmesi planlanan bienal dünyanın farklı yerlerinden birçok sanatçıyı Türkiye’de ağırladı.
İlk kez 2022’de gerçekleşen Kommagene Bienali ise Atatürk Barajı’ndaki adalar, Kahta Kalesi, Arsemia Antik Kenti, Nemrut Dağı, Cendere Köprüsü ve Karakuş Tümülüsü ile Adıyaman’ın tamamına yayılıyordu. Bu yıl, 2. Kommagene Bienali ise yaşanan deprem felaketinin ardından manevi ve ekonomik yeniden doğuş ihtiyacına odaklanıyor ve ‘İyileşmek’ temasını seçiyor. Bienal Türkiye’den ve dünyadan sanatçıların eserlerine yer verecek.
Kültürel miras alanları ve değişim
Bienaller Türkiye’deki kültürel miras alanlarının da gelişimini etkiliyor. Tarihi ve kültürel çeşitliliği yansıtan kültürel miras bienal mekanlarına da yayılıyor ve müzeler açısından da önemli bir yer kapsıyor.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Yerebatan Sarnıcı, Ayasofya gibi önde gelen kültürel miras alanlarının bir kısmı müze olarak kullanılırken, son beş yılda bu listeye yenilerinin de eklendiğini görebiliyoruz.
Kısaca İstanbul Arkeoloji Müzeleri
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Çinili Köşk, ana bina Arkeoloji Müzesi ve Eski Şark Eserleri Müze’sinden oluşuyor. Müze, Türkiye müzecilik tarihi açısından yeni bir başlangıç olarak kabul ediliyor çünkü Osman Hamdi Bey’in 1881 yılında müzenin müdürü olarak atanmasıyla Türkiye müzeciliğinde yeni bir dönem başladığı biliniyor. Hatta, müzedeki eserlerin korunması ve eserlerin yurtdışına kaçırılmaması için Osman Hamdi Bey’in çıkardığı nizamnameler sayesinde müze gelişmiş ve Türkiye kültürel mirası yeni bir anlam bulmuştu. Müze’de hala, Osman Hamdi Bey’in Nemrut Dağı, Myrina, Kyme, Aiolia Nekropolleri’nden ve Lagina Hekate Tapınağı’ndan çıkardığı eserler sergilenyor.
Kısaca restorasyonlar
Son beş yıl içinde restorasyonu tamamlanan Bulgur Palas, Casa Botter, İstanbul’un ilk kamusal çağdaş sanat müzesi olan İstanbul Sanat Müzesi öne çıkan yeni kültürel miras ve modern sanat sergileyen alanlardan.
Casa Botter geçici çağdaş sanat sergilerine ev sahipliği yapıyor. 14 Nisan’a kadar süren Levent Çalıkoğlu küratörlüğündeki “Solo Botter: Selma Gürbüz” sergisi, 2021’de ölen sanatçının eserlerini bir araya getiriyor.
1912’de İstanbul’un yedinci tepesi olarak bilinen Kocamustafapaşa Tepesi’ne Bolulu Habib Bey tarafından İtalyan mimar Giulio Mongeri’ye tasarlatılan Bulgur Palas ise bir kültür mekanı olarak hizmet vermeye başladı.
İstanbul’un en son müzesi ve yenilenen kültürel miras alanı ise Haliç Tersanesi’nde açılan, İstanbul Sanat Müzesi. Müze, Türkiye sanatı açısından oldukça önemli bir sergiyle açıldı. ‘Ah Güzel İstanbul’ sergisinde; Süleyman Seyyid, Hoca Ali Rıza, Şehzade Abdülmecid Efendi, Halil Paşa, Avni Lifij, Feyhaman Duran, İbrahim Çallı, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Komet, Avni Arbaş gibi sanatçıların eserleri görülebilirken, 15. Yüzyıl’da Gentile Bellini’nin atölyesinde resmedilen Fatih Sultan Mehmet’in portresi de müzenin en önemli eserleri arasında.