Baharın gelişi yine sokaklara taşan kutlamalara vesile olacak. Ateşlerden atlanacak, gül dallarına dilekler asılacak, kazan kazan pilavlar kaynatılıp su kenarlarında danslar edilecek.
BAHARIN KUTSANDIĞI GELENEKLERİN HER BİRİ KADİM ANADOLU UYGARLIKLARININ İMBİĞİNDEN GEÇİP GÜNÜMÜZE KADAR ULAŞMAYI BAŞARMIŞ.
Anadolu’da binlerce yıldır süregelen bu geleneklerin her biri, baharla ilişkilendirilen efsanelere dayanıyor. Farklı uygarlıkların kattıkları, zamanın eksilttikleriyle günümüze kadar uzanıyor. Doğanın yeniden uyandığı mart ayında başlayan kutlamalar nisanın ilk haftasına kadar sürüyor. Baharı kutsayan bu bayramlar kuşkusuz ki şenlikten çok daha fazlasını barındırıyor.
NEVRUZ: BAHARIN BAŞLANGICI
Orta Asya’dan Balkanlar’a kadar geniş bir coğrafyada kutlanan Nevruz, kültürlere göre farklılıklar gösterse de özünde gece ile gündüzün eşitlendiği 21 Mart’ta baharın gelişinin kutlandığı bir bayram.
Nevruz’un tarihsel kökenleri oldukça eskiye dayansa da başlangıcına dair rivayetler muhtelif. En yaygın olan bu inanışlardan ilkine göre Nevruz kutlamaları, Buzul Çağı’nın sonlarında başlar. Hint-İranlı topluluklarının avcılıktan hayvancılığa ve yerleşik yaşama geçişini temsil eder. O dönemde mevsimler yaşamsal bir önem arz ettiği için zorlu kışın ardından gelen baharın bu ilk günü, efsanevi Pers Kralı Cemşid tarafından bayram olarak ilan edilir. 2. yüzyıla dayanan Pers kaynaklarında 21 Mart yılın ilk günü kabul edilir. Nevruz, kuzey yarım kürede ise ilkbaharın başlangıcı olarak görülen 22 veya 23 Mart’ta kutlanır. Kürtçede Newroz olarak telaffuz edilen bahar bayramının Kürt ve İran mitolojisindeki Demirci Kawa Efsanesi’ne dayandığına inanılıyor.
Gece ile gündüzün eşitlendiği 21 Mart’ta kutlanan Nevruz’un ilk olarak Buzul Çağı’nın sonunda kutlandığı rivayet ediliyor.
21 Mart’ta bahar bayramı olarak kutlanan Nevruz, Anadolu ve Orta Asya Türklerinde de Göktürklerin Ergenekon’dan çıkışıyla ilişkilendiriliyor. Azerbaycan’da Novruz, Kazakistan’da Nawrız meyramı , Kırgızistan’da Nooruz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Mart Dokuzu, Kırım Türklerinde Navrez, Batı Trakya Türklerinde Mevris adları ile anılıyor. Farsçada Nouruz diye yazılıyor. Kazakistan’da Navrız meyrami adı ile kutlanan Nevruz, Arnavutluk’ta ise Sultan Nevruz olarak isimlendiriliyor. Kelimenin aslı eski Farsçaya dayanıyor ve “yeni gün/ gün ışığı” anlamına geliyor. Nevruz kutlamaları bölgelere göre çeşitlilik gösteriyor. Örneğin Mersin Silifke yöresinde dilekler dilenip ağaçlara bez bağlanıyor. Yaylalara çıkılıp kuzu ve oğlak kesilip ortak sofralarda şölen havasında yeniyor.
Nevruz kutlamalarının alametifarikası devasa ateşler yakılıp üzerinden atlanması.
Kars çevresinde de ilginç bir Nevruz geleneği halen yaşatılıyor. Buna göre bir evde toplanan kızlı erkekli gençler küçük bir çocuğu su almaya gönderiyor. Çocuktan hiç konuşmadan ve arkasına bakmadan bir kova su getirmesi bekleniyor. Çocuk gelince kovaya renkli iplikler ve iğneler atılıyor. Birbiriyle birleşen iplik ve iğnelerin sahiplerinin birbiriyle evleneceğine inanılıyor.
Tunceli çevresinde de Nevruz günü erkekler alınlarına kömür karası sürüp su kaynaklarına gidiyor. Bu karalığı kaynak suyuyla yıkayanların dileklerinin kabul olacağına inanılıyor. Kırklareli’nde ise kutlamalar 9 Mart’ta yapılıyor. Boyanmış yumurta, börek, lokma gibi yiyeceklerle kırlara pikniğe gidiliyor.
2010 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 3000 yıldan beri kutlanmakta olan Pers kökenli bu şenliği, Dünya Nevruz Bayramı olarak kabul edip Dünya Manevi Kültür Mirası Listesi’nde dahil etti.
HIDIRELLEZ:ÖLÜMSÜZ HIZIR
Türk dünyasında ve Balkanlar’da yaygın olan bu gelenek Mezopotamya, Anadolu, İran, Yunanistan ve Doğu Akdeniz coğrafyasında da kültürel bir simge. 5 Mayıs’ta başlayıp 6 Mayıs ikindi vaktine kadar süren Hıdırellez kutlamalarında festivale yakışır eğlenceler sokaklara taşıyor genellikle. Dilekleri gerçekleştiren, bolluk ve bereket dağıtan ve abıhayat içtiği için ölümsüz olan Hızır’ın, Hıdırellez gecesinde yeryüzünde insanlar arasında dolaştığına inanılıyor. Bunun için de Hıdırellez gecesi ve öncesinde hazırlıklar yapılıyor. Eğlenceler bir gün sürse de yaz mevsimini simgeleyen Hızır Günleri 6 Mayıs’ta başlayıp 4 Kasım’a kadar sürüyor.
2. Yüzyıla dayanan Pers kaynaklarına göre Nevruz, yerleşik dönemin başlamasıyla birlikte baharın ilk günü olan 21 Mart’ta kutlanmaya başlanmış.
Hıdırellez günü maya konulmadan yoğurt çalınması âdettendir. Maya konulmayan yoğurdun tutması ise eve Hızır’ın geldiğine işaret kabul edilir. Eve bolluk ve bereket gelmesi için Hıdırellez sabahı bir akarsu kenarına çamurdan ev yapılır ve içine buğday konulur. 5 Mayıs günü kırlardan 41 çeşit ot ve küçük temiz taşlar toplanıp suda bekletmek ve sabah da bu suyla yüz yıkamak; Hıdırellez sabahı kahvaltıda yumurta kaynatıp çocuklara yedirmek; fasulye, nohut gibi kuru baklagilleri bir torba içinde bahçedeki ağaçlara asmak; Hıdırellez günü çevredeki açları doyurmak, yemeğini paylaşmak; 5 Mayıs gecesi dilekleri bir kâğıda çizip gülün altına koymak; evin kapısına söğüt dalı asmak; evlenmek isteyen kızların başlarının üzerinde yeni kilit açmak ve 5 Mayıs gecesi yakılan Hıdırellez ateşinin üzerinden dilek dileyip atlamak Hıdırellez’in ritüellerinden bazıları.
Hıdırellez gecesi dileklerin yerine gelmesi için ağaçlara çaput asılıyor, gül fidelerine istenilen şeyin küçük birer maketi konuluyor.
Hıdırellez’in kökeni de tüm kadim âdetler gibi biraz muğlak. Kimi kaynaklara göre Hıdırellez, Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine ait bir bayram, kimilerine göre ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türklerine. Kim haklı kestirmek zor ama Hıdırellez’in ilk çağlardan bu yana Mezopotamya, Anadolu, İran, Yunanistan ve Doğu Akdeniz kültürlerinde yeri olduğu bir gerçek.
KAKAVA ŞENLİKLERİ: EN RENKLİ ROMAN BAYRAMI
Bahar belki de en büyük coşkuyla Edirne’de karşılanıyor. 6 Mayıs sabahı saat 06.00’da Tunca Nehri kıyısında başlayan Hıdırellez ve Kakava Şenlikleri’nin ilk gününde bereketin artması, güzelliklerin paylaşılması için Kakava ateşi yakılıyor ve koca kazanlarda pişen pilav hep birlikte kaşıklanıyor. Kakava, Roman kültürüne ait bir gelenek. Kökenlerini Mısır ve Ön Asya’dan alan Kakava’nın tarihçesi ise trajik bir olaya dayanıyor. Romanların inanışına göre Kakava, Mısır ve Ön Asya kökenlidir. Efsaneye göre, eski Mısır’da firavunun zulmettiği bir halk vardır: Romanlar. Bu halktan bazıları firavundan kaçmaya çalışır. Azılı bir nehri geçerler. Peşlerine düşen firavunun askerleri ise nehirde boğulur. Geride kalan Romanlar ise kutlu bir kişinin tekrar gelip kendilerini kurtaracağına inanır. O gün 6 Mayıs’tır ve o yüzden Romanlar, akarsu kenarlarında bayram yaparlar.
Romanlar’ın Kakava şenlikleri, UNESCO Dünya Manevi Kültür Mirası Listesi’ne girerek koruma altına alındı.
UNESCO Dünya Manevi Kültür Mirası Listesi’nde giren Kakava Şenlikleri’nin bu yılki adresi yine Edirne Sarayiçi olacak. Bu yıl yine davul-zurna eşliğinde çeribaşı komşu ahaliyi şenliklerine davet edecek ama her yıl olduğu gibi dünyanın dört bir yanından on binlerce ziyaretçi davet bile beklemeden dünyanın bu en hüzünlü ve en şenlikli halkıyla sokaklarda dans edip ateşlerde atlayacak.
Kakava şenliklerinin ilk gününde Tunca Nehri kenarında devasa bir ateş yakılıyor. Ateş, bereketi ve paylaşılan güzellikleri temsil ediyor