Bu şehir her dem bir başka güzel. Yine de İstanbul’a en çok bahar yakışıyor. Hazırladığımız günübirlik gezi rehberi ile dünya harikası bir şehirde yaşadığımızı hatırlamanın tam zamanı.
İSTANBUL BOĞAZI: ERGUVAN ŞÖLENİ
Erguvan en çok İstanbul Boğazı’na yakışıyor belki de. Erguvanların ve mor salkımların masalsı bir hava yarattığı Boğaz’da yapılacak çok şey var; arabayla, tekneyle ya da yürüyerek. Sadece Boğaz kıyısında uzun bir yürüyüş yapmak bile başlı başına bir haz kaynağı çünkü ya da balık tutmak. Rumelihisarı’nda kahvaltı edebilir, Ortaköy’de tekne turuna çıkıp güneşi uğurlayabilir, Kanlıca’da yoğurt yiyip, Çengelköy’de uzun bir kahvaltı edebilir, Beylerbeyi’nde çay içebilirsiniz. Anadolu Feneri’nde ya da karşısındaki Rumeli Feneri’nde, Karadeniz’in Marmara ile buluşma noktasında balık yiyebilir, hatta yolu göze alıp Garipçe’ye uzanarak, oksijen kürü yapabilirsiniz. Boğaz’ın herhangi bir durağında rakı-balık keyfi yapmak ise hücrelerinize kadar yaşadığınızı hissetmenin en harika yollarından biri.
ADALAR: BİZ HEYBELİ’DE HER GECE…
PRENS ADALARI DA DENİLEN ADALAR BİZANS DÖNEMİNDE ASİLLERİN SÜRGÜN YERİYDİ. TARİHTE EVLİYA, KEŞİŞ, BAHTİYAR, RUH ADALARI GİBİ PEK ÇOK ADLA ANILMIŞLAR.
Motorlu araçların yasaklı olduğu Adalar, İstanbul’daki en güzel bisiklet rotalarından. Ancak, bazı alanlarda bisiklet kullanımına da izin verilmiyor
Kınalıada, Burgazada, Heybeliada ve Büyükada, İstanbul’un en gözde günübirlik tatil rotalarının başında geliyor. Büyükada’da Dilburnu piknik alanında piknik yapabilir; Âşıklar Yolu’nda romantik bir yürüyüşe çıkabilir; Aya Yorgi Manastırı, Aya Nikola Manastırı ve Rum Kilisesi’ni ziyaret edebilir; Viranbağ Gazinosu, Eskibağ ve Viranbağ plaj yollarında keyifli vakit geçirebilirsiniz. Bu turu faytonla, bisikletle ya da yürüyerek yapabilir ya da sahilde hoş bir lokantada balık yiyebilirsiniz. Heybeliada’da ise doğal güzelliklerini keşfetmenin yanı sıra Bahriye Okulu, tarihi Sanatoryumu, Ruhban Okulu, Aye Ofemya Ayazması, Abbas Halim Paşa Köşkü’nü de ziyaret edebilir, o güzelim şarkıdaki gibi mehtaba karşı kürek çekebilirsiniz. Mimarisiyle hayranlık uyandıran ahşap köşkleriyle ünlü Burgazada’da Hristos Manastırı’nı ziyaret edebilir, Kalpazankaya’da denize girebilirsiniz. Adaların en küçüğü olan Kınalıada’da şifa veren bir sakinlikte saatler geçirebilir; Çınar, Teşvikiye ve Manastır Tepeleri’nde gezinti yapabilirsiniz.
AŞİYAN: ŞİİR GİBİ BİR ROTA
Bebek ile Rumelihisarı arasındaki sırtlarda konumlanan Aşiyan, İstanbul Boğazı’nın en romantik durağı. Şiirlere, şarkılara ilham verecek kadar hem de. Ne çok sevmiştim seni/ Ne çok hatırlar mısın/ Aşiyan yollarından seslensem duyar mısın… mısralarını kim bilmez ki. Bu hicaz şarkıyı hele ki Zeki Müren’in yorumundan dinleyip de içlenmeyen var mıdır? Bir hafta sonunuzu mutlaka Aşiyan’a ayırın. Yollarında yürüyün, Boğaz’ı bir de bu açıdan yeniden seyredin uzun uzun. İsterseniz, Aşiyan Müzesi’ni ziyaret edip şair Tevfik Fikret`in hayatına dokunun.
Farsça “yuva” anlamına gelen Aşiyan, Türk şiirinin büyük üstadı Tevfik Fikret’in de yuvasıydı bir zamanlar. Bu yuva Aşiyan Müzesi olarak ziyarete açık.
PIERRE LOTI: AŞKLARIN EN GÜZELİ
İstanbul âşığı Fransız yazar Pierre Loti’nin adıyla anılan şehrin bu en ünlü tepesi, baharda bir başka güzel. En güzeli Eyüp Sultan Camii’nin yanındaki mezarlıkların arasından sonsuzluğa uzanır gibi görünen merdivenlerden Haliç’i seyre seyrede çıkmak. Yolun sonunda da ödül gibi gelen asırlık Pierre Loti Kahvesi’nde kahvenizi içebilirsiniz. Pierre Loti’nin en güzel dizelerini yazdığı bu kahvenin, âşıkların buluşma noktası olmakla da nam saldığını not düşelim.
YILDIZ PARKI: ŞEHRİN EN HARİKA SÜRPRİZİ
Beşiktaş’ta Yıldız Sarayı ve Çırağan Caddesi arasında yer alan park, 46 hektarlık alanıyla şehrin en büyük parklarından biri. 1500’lü yıllardan Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar padişahların ve yakın çevresinin kullandığı bir koru olan Yıldız Parkı, aralarında egzotik ve nadir türlerin de bulunduğu yüzlerce çeşitte ağaca ev sahipliği yapıyor. Bu ağaçların kimisinin yaşı 400 yıldan fazla. Parkın her bir köşesi hayranlık uyandırıyor. Gezerken keşfedecek çok şey var. Yine de başlı başına bir dünyayı keşfetmeye benzeyen bu gezi öncesinde parkın içindeki tarihi Malta Köşkü ya da Çadır Köşkü’nde kahvaltı edebilirsiniz.
Şehrin en büyük parklarından olan Yıldız Parkı, kiminin yaşı 400’ü bulan pek çok egzotik ve nadir ağaç türüne ev sahipliği yapıyor.
HER BİRİ YERYÜZÜ CENNETİ OLAN ŞEHRİN KORULARI, DOĞANIN EŞSİZ SENFONİSİNE KULAK VERMEK VE ARINMAK İÇİN EN DOĞRU ADRESLER.
FETHİPAŞA KORUSU: HEM ŞEHİRDESİNİZ HEM DEĞİL
Kuzguncuk Korusu olarak da bilinen Fethi Paşa Korusu, temiz havada yürüyüş ve koşu olanakları sunarken, restoran, kafe ve çay bahçelerinde dinlenme ve kentin gürültülü ortamından uzaklaşma fırsatı sunuyor. Koruya ismini veren Fethi Ahmet Paşa’nın tarihi köşkü de görülmeye değer.
Boğaz’ın en güzel duraklarından biri olan Kuzguncuk’taki Fethipaşa Korusu, bol oksijeniyle doğada yürüyüş yapmak ya da koşmak için de ideal.
EMİRGÂN KORUSU: LALE CENNETİ
Sarıyer’deki bu harika koruda yürüyebilir, koşabilir, göl kenarında piknik yapabilir ya da seyir terasında Boğaz’ın enfes manzarasının tadını çıkarabilirsiniz. Yüzlerce çeşit çiçeğin fotoğraflarını çekebilir, nisanda yolunuzu düşürürseniz de dünyanın en güzel lalelerine rastlayabilirsiniz. Çocuklar ise korunun dört bir yanındaki oyun gruplarında ya da mini golf sahasında harika vakit geçirebilir. Koru’nun içindeki tarihi Sarı, Pembe ve Beyaz Köşkleri ziyaret edebilir, zengin menülerinin tadını çıkarabilirsiniz.
Özellikle fotoğraf sanatına gönül verenlerin vazgeçilmez adresi olan Emirgân Korusu dünyanın en güzel lalelerine ev sahipliği yapıyor.
BELGRAD ORMANI: MESİRENİN ADRESİ
Şehrin kuzeyindeki bu ormanlık bölge Sarıyer-Bahçeköy sınırları içinde konumlanıyor. Ayvad Bendi, Binbaşı Çeşmesi, Falih Rıfkı Atay, Fatih Çeşmesi, Irmak, Kirazlıbent, Kömürcübent, Kurt Kemeri, Mehmet Akif Ersoy ve Neşet Suyu Belgrad’daki mesire alanları.
İstanbul’un kuzeyinde konumlanan Belgrad Ormanı, onlarca mesire yeriyle özellikle yaz aylarında harika bir piknik alanı.
POLONEZKÖY: KÜÇÜK BİR POLONYA TURU
Adı üstünde Polonyalılar’ın yaşadığı bir köy burası. Bu Polonya kolonisinin tarihi 1830’lu yıllardaki Rusya’ya karşı yapılan bağımsızlık kalkışmasına dayanıyor. Kalkışmanın hezimetle sonuçlanmasının ardından başlayan büyük göç dalgasıyla Osmanlı’ya sığınan bir grup Polonyalı’nın torunlarının torunları karşılayacak sizi köyde. İstanbul’a 45 kilometre uzaklıktaki bu şirin köy, sonsuzluğa uzanan yemyeşil doğasıyla, tarihi yapıları, zengin Polonya mutfağı ile günübirlik tatilinizi bile unutulmaz kılacak. Polonya mutfağının özel lezzetlerinden ponçki tatlısı, proşki, şaraplı biftek, peynir köftesi ve wisniak tadılması gereken bu özel lezzetlerden. Tabii, dumanı üstünde köy ekmekleri eşliğinde köyde üretilen peynirlerden, reçellerden, taze meyvelerden oluşan kahvaltılarını ilk sıraya koymak gerek. Polonozköy’de yapılacak çok şey var. Tabiat Parkı’nda piknik yapıp doğa yürüyüşüne çıkabilir, profesyonel bisikletçilerin gözde parkurunda pedal çevirebilir, tarihi Czestochova Meryem Ana Kilisesi’ni ve Zofia Rızı Anı Evi’ni ziyaret edebilirsiniz.
Polonezköy’de yapacak çok şey, görülecek çok yer var. Bunlardan biri de Tabiat Parkı’nda piknik yapmak ve doğa yürüyüşüne çıkmak.
İSTANBUL, DÜNYANIN İNCİLERİNDEN OLAN BOĞAZ’I KADAR KARADENİZ’DE KIYISI OLAN KÖYLERİYLE DE, ORMANLARIYLA DA ÇOK ÖZEL BİR ŞEHİR.
RİVA: HUZURLU BİR KAÇAMAK
Beykoz’un Karadeniz’de kıyısı olan sahil köylerinden biri olan Riva, özellikle son yıllarda İstanbul’’dan vazgeçemeyen şehir yorgunlarının adresi oldu. Özellikle Antriva gibi yatırımlar, şehre 40 km uzaklıktaki bu şirin köyü cazibe merkezine dönüştürmüş durumda. Günübirlik huzur kaçamakları için de önemli bir adres burası. Özellikle de kampçılar için vazgeçilmez bir adres. Henüz denize girmek için erken olsa da kıyıya paralel yemyeşil ormanlarında yürüyüş yapabilir, bisiklet ya da ATV turu atabilir, Riva deresinde balık tutup piknik sofrası kurabilirsiniz.
Beykoz’un gözde köylerinden Riva, son yıllarda Antriva gibi yatırımlar sayesinde bütün bir sene yaşanabilecek önemli bir cazibe merkezine dönüştü.
AĞVA: DOĞANIN MÜCEVHERİ
İstanbul’a yakınlığıyla, muhteşem doğasıyla son yılların gözde gezi rotalarından olsa da Ağva hâlâ doğa harikası kimliğini koruyor. Yeşilin binbir tonundan oluşan ormanlarının Yeşilçay ve Göksu dereleriyle iç içe geçen dinginliği mücevher değerinde. Karadeniz’e bakan üç kilometrelik kumsalı ise bu mücevherin ortasındaki değerli taş adeta. Bisikletle ya da yürüyerek Karadeniz’e akan çayları takip edip koylara ulaşmak ve her birinde soluk kesici güzellikteki kayaları keşfetmek bile onlarca terapi seansına eşdeğer. Yolda doğanın mucizelerine bu kez de yüzlerce çeşit bitkinin suretinde varacaksınız. Koyları tur tekneleriyle gezmek de diğer bir seçenek.
Şehrin en gözde kaçış noktalarından olmasına rağmen Ağva hâlâ doğasının nefes kesen güzelliğini korumayı başarmış ender yerlerden biri.