Anadolu Yakası’nın tam ortasında, her iki köprünün arasında, uçsuz bucaksız ormanla çevrili hem doğaya hem de modern hayata yakınlığıyla özel bir proje olan Antasya’nın 14. katında Nefes Koçu Devleten Ok’a konuk olduk bu sayımızda.
Nefes’in doğduğumuzdan bu yana sahip olduğumuz refleksin çok ötesinde anlamı, yaşamımıza bilmediğimiz etkileri olduğunu öğrendik.
Devleten Ok, 2004’te Antrium’dan bir daire satın aldığından bu yana Ant Yapı projelerinin yakın takipçisi. 2007’de Antrium’daki 4+1 dairesine ilk taşınanlardan. 2012’de evinin yakınına Antasya’nın yapılacağını duyunca da projeye dahil olmuş.
Ant Yapı’yla tanıştığında kamuda ve özel kurumlarda sağlık alanında yöneticilik yaptığı 35 yılın sonuna yaklaşmış. İş çevresinden duymuş ilk Ant Yapı’nın projelerini. Ataşehir’deki 3000A Residence ve 7000A Residence projelerini çok beğendiği halde yatırım fırsatı yakalayamamış. Ümraniye’deki Antrium projesinin başlayacağını duyunca da hemen başvurmuş. “Muhasebenin sorumlusu Didem Hanım bizi Mehmet Bey’le tanıştırdı. Daireyi aldık. Sonra da bir sürü arkadaşımız projeye dahil oldu. 11 senedir oturuyorum burada ve çok memnunum. Bir ara taşınmayı düşündüm ama Ant Yapı kalitesinde hiç daire yok Cadde’de.”
Dairesinin dizaynını çok seviyor Devleten Ok. “Minimal tarzı ve yalınlığı çok güzel. Komşuluk ilişkilerimiz iyi. Her türlü ihtiyacımız karşılanıyor sitenin içinde. Site çok iyi yönetiliyor. Çok konforlu. Kızımın işine yakınlığı ile de bizim için çok avantajlı.
Sonra 2012’de burada Antasya yapılıyor dediler. Ben de o zaman hâlâ çalışıyordum. İş hayatım bitince nefes çalışmaya başlamıştım ve hedefi koymuştum. Alıp nefes ofisi yapacağım demiştim. Sonra Antasya’dan yatırım amacıyla birkaç yer daha alalım, kiraya verelim dedik. Çok güzel işletiliyor Antasya da. Mehmet Okay Bey sağ olsun hep destekleyici oldu. Şimdi de Bodrum’daki Anthaven projesine niyet ettik; bakalım.”
Doğru nefes alma alışkanlığı kazanmayı öğreniyor buraya gelenler. Nefes almak öğrenilir miymiş, doğduğumuzdan beri nefes alıyoruz zaten dediğinizi duyar gibiyiz. Nasıl geçtiğini anlamadığımız yaklaşık iki saatlik söyleşimizden anladık ki hayır, pek çoğumuz için bilerek doğduğumuz nefes alma biçimini terk edeli uzun yıllar olmuş. Yine anladık ki nefese uyanan yaşama uyanıyor.
Tıpkı Devleten Ok gibi. 35 yıllık çalışma hayatına noktayı koyduğunda Mutlu Son’un görünmeyen yanıyla yüzleşmiş. “Üç bin kişinin çalıştığı bir iş yerinde çalışıyordum. İş hayatından ayrılıp eve geldiğimde o kadar yalnızdım ki ne yapacağımı bilmiyordum. Bir süre sonra biraz daha evde kalırsam bir sorun olacakmış gibi hissetmeye başladım. Çünkü bildiğim tek şey çalışmaktı. Başka türlü bir yaşam bilmiyordum.”
Bildiği yaşamın güvenli sınırlarından çıkınca bocalayan Devleten Ok, NEFES’le tamamen tesadüfen tanışmış 2013 yılında. Sıkıntıyla internette gezinirken karşısına Nevşah Fidan Karamehmet’in nefes seansları hakkındaki sayfalar çıkmış. İlginç gelmiş, o zamanlar Hasanpaşa’da olan ofise gitmiş. Nefesini analiz etmişler önce. “Sizin performans nefesiniz var, sürekli bir şeyler yapma telaşındasınız,” demişler. Hiç aklına yatmamış Devleten Hanım’ın. “Nasıl yani ben doğru nefes için iş yapmayacak mıyım, çocuklarımın işini kim yapacak, evin işini kim yapacak? İlk tanışmam böyle. Gerçekten anlamamıştım. O kadar zordu ki. Her şeyi ben yapmalıydım. Okuldaki işleri ben yapmalıydım, evdeki işleri ben yapmalıydım, ben yapmazsam hiç bir şey olmaz gibi düşünüyordum. Bunlar ne yaptıklarını bilmiyorlar deyip geldim eve.”
Bir yıl boyunca bir daha ilgilenmediği bu konu, tesadüflerle bulmuş onu yine. Nevşah Fidan Karamehmet’in Çeşme’de beş gün süren Mucize Kursu’na katılmış. Fakat iş hayatının yarattığı boşluk dışında bir eksiklik, aksaklık hissetmiyormuş. “Evliydim, iki çocuğum, düzgün bir hayatım vardı,” diyor Devleten Hanım. Yine de meşgale olsun diye sonrasındaki koçluk eğitimine katılmış. O sırada yaşadığı sağlık sorunları ilk farkındalığı da beraberinde getirmiş. “Sağlık sorunlarımın nefes alma alışkanlığımla bağlantılı olduğunu öğrendim. Nihayet gözüm açıldı. Benim nefesim performans nefesi diye geçiyor. Performans nefesinin hikâyesi de her şeyi başarmak üzerine kurulu. İşi başardım, evi başardım, çocukları başardım. Hep bir başarı hikâyesi peşinde koşuyor performans nefesi. Doğru nefes alışkanlığı bir sistem ve bedenin doğru nefes alışkanlığına ihtiyacı olduğunu idrak ettim.”
Hâliyle merak ediyoruz, doğru nefes alışkanlığını nasıl kaybettiğimizi. “Doğru nefes bebekken aldığımız, kontrol etmediğimiz nefes. Çünkü zaten nefes altıncı duyu gibi. Beden otomatik olarak bunu nasıl yapması gerektiğini biliyor. Ve üç yaşına kadar bir okyanus dalgası gibi kendiliğinden doğru nefesi alıyoruz. Nefes aldığımızda karnımızın şiştiği, nefes verdiğimizde göğsümüzün şiştiği bir doğru nefesten bahsediyoruz. Egonun gelişmeye başladığı üç yaşından itibaren limitlemeye başlıyoruz nefesimizi. Bir gün karanlıkta kalıyoruz, korkuyoruz ve başka bir nefes alışkanlığına geçiyoruz. Çünkü nefesi tuttuğumuzda korkumuz azalıyor. Ve nefes üzerinde ilk baskılamamızı yapmaya başlıyoruz. Sonra âşık oluyoruz, terk ediliyoruz. Duyguyu hissetmeye, acıyı hissetmeye ve tekrar nefesimizi tutmaya başlıyoruz. Böylece kendimize özgü -nefes parmak izi gibi kişiye özel çünkü- bir nefes alışkanlığının içine düşüyoruz. Doğru nefes alma alışkanlığı limitleniyor ve bir alışkanlık hâline geliyor, doğallıktan çıkıyor. Fakat her birimizin nefesini limitlediği yer farklı.
Farklı nefes tipleri bulunuyor. Mesela performans nefesine sahip kişiler başarıya odaklanırken, daha kontrolcü nefese sahip olanlar kendi hayatlarında bir şeyleri erteleme ve fırsatları kaçırma gibi problemler yaşayabilir. Yani nefes, aslında vücut için bütünsel anlamda dengede olmalı.”
Bu denge sağlandığında uykuların düzene girdiğini, cildin rahatladığını söylüyor Devleten Hanım. “Bedeninize oksijen geliyor. Zaten bedenin yakıtı oksijen. Ama çok sık nefes almak da doğru oksijeni almıyor bedene, yavaş nefes almak da. Aslında vücut bunu biliyor. Fakat inandığımız şeylerle o kadar yanlış nefes alışkanlığı geliştiriyoruz ki ilk doğru nefesle tanıştığımızda vücut bayağı sarsılıyor. Bildiğinin dışında bir şey çünkü. Ve sonra da dünyada olup bitenin farkına varıyorsunuz. Dünya böyle olduğu için siz böyle değilsiniz. Siz böyle olduğunuz için dünya böyle.”
Neredeyse haksız bulduğumuz bu son cümleye itiraz ediyoruz otomatikman. Bilgelikle gülümsüyor. “Siz sorumlusunuz gördüklerinizden. Çünkü hangi nefes alışkanlığınızdaysanız bakış açınız da öyle. Ve bunu değiştirebilirsiniz. Çünkü evrende kimseye ayrıcalıklı davranılmıyor. Hepimiz bütünün parçalarıyız. Tabii pozitif düşüneceğim diyerek pozitif düşünceye ulaşamıyorsunuz. İyi beslendiğinizde, iyi nefes aldığınızda, doğru hareket ettiğinizde, doğru anlayış ve doğru düşünceye sahip oluyorsunuz.
Nefesi üç farklı aşamada değerlendirebiliriz. Fiziksel, duygusal ve mental, ve ruhsal seviyeler. Amaç nefese odaklanarak farkındalığı arttırmak çünkü bir olaya zihinde inandığınız sürece bunun sonucunu yaşamanız kaçınılmaz. Sağlık problemleri, iş problemleri, korku ve endişelerimiz hayatımızı yaşamayı zorlaştırıyor. Doğru nefes alışkanlığı bütün bu problemlerin olumlu yönde değişimine yardımcı oluyor. Bunu nefes nasıl yapıyor, burası önemli. Nefes bizi geçmiş ve gelecek döngüsünden, hücre hafızamızdaki duygusal kayıtları temizleyerek şu an seviyesine çekiyor.
Beden ve öz arasındaki köprü diye tanımlıyorum ben en çok nefesi. Bedensel ihtiyaçların yanında iyi nefes de hem bedenin hem ruhun arasındaki öze dönmeniz aslında. Özünüzü, kim olduğunuzu hatırlatıyor nefes size. Ve rollerinizi bırakıyorsunuz.
İşte ayrı, evde ayrı, çocukların tanıdığı başka bir maskemiz var, arkadaşlarımızın tanıdığı bir başka maske var. İşte nefes size o maskeleri bıraktırıyor ve ben buyum dedirtiyor size. Kendini bilenim dedirtiyor. Ve o sahte kimlikleri beslemeyi bıraktığınızda enerjiniz artıyor.”
Danışanların nefes çalışmaya nasıl, neden karar verdiklerini merak ediyoruz.
Hayatlarında ya da sağlıklarında bir sorun olduğu için mi geliyorlar yoksa çevreden duyup denemek mi istiyorlar?
“Farklı türde danışan ihtiyaçları var,” diyor Devleten Hanım. “Bazıları hayatı çok sıkı tutuyor, esnemekten hoşlanmıyor, duygulardan korunmak için sadece analitik bakıyor ve onların duygusal dengeye ulaşmaları gerekiyor. Diğer yandan bazıları ise daha duygusal ve ilişkilerinden ve yaşamlarından daha tatmin olmak için geliyor. Ama her kim olursa olsun kendi bireysel ihtiyacı için burada oluyor ve herkese ihtiyaçları doğrultusunda destek oluyorum hem nefes hem yaşam koçluğu çalışmalarıyla.
Danışanlarıma ilk olarak şunu söylüyorum: Nefes zaten bildiğimiz bir şey. Ben yeni bir şey öğretmiyorum. Sadece limitlediğimiz alanları gösteriyorum. Kendimize, objektif ve doğru bir gözlem yapmamız mümkün olmadığı zamanlarda, dışardan bir gözün desteğine ihtiyaç duyuyoruz. Nefes seanslarında bu limitlerimizi nasıl kaldırabileceğimizi öğreniyoruz. Fiziksel seviyede doğru nefes alışkanlığına geçmek 4-5 seans sonrasında başlıyor, bu aşamada hayatımızda olup bitenleri sorgulamaya başlıyoruz. Sorgulamaya başladığımız andan itibaren değişim ve dönüşüm adımını atıyoruz. Nefes aslında kendini hayatın akışına bırakabilme, olanı sevgiyle ve olduğu gibi kabul edebilme, hayatımızın her alanındaki sorumluluğumuzu alabilme yolculuğu… Yaşamın kendisi nefes.”