İyi mi, kötü mü? İlaç alınmalı mı?
Tükenmeyen kolesterol araştırmaları gün geçtikçe farklı sonuçlar ortaya koyuyor.
Aslında kolesterol “iyi” ve “yararlı”. Bedenimizdeki yeni hücrelerinin yapılandırılması, sinir hücrelerinin koruyucu kılıflarının oluşturulması, bazı hormonların üretilmesi gibi faydaları var. Beyni besliyor…
Çocuklukta kolesterol yeteri kadar alınmadığında zekâ etkilendiği gibi bazı gelişim bozuklukları da ortaya çıkabiliyor. Ama geleneksel tıp yüksek kolesterolü zararlı olarak kabul ediyor. Onlara göre kanda kolesterol çok yükseldiği zaman atardamarlarda “ateroskleroz” denen damar sertliği ortaya çıkmaya başlıyor. Biriken kolesterol plakları, damarın içini daraltıyor ve kan akışını engelliyor. Eğer kalbi besleyen damarlar tıkanmaya başlarsa, oksijen yetmiyor ve göğüs ağrısıyla birlikte kalp krizi riski ortaya çıkabiliyor.
Yaşlandıkça metabolizma yavaşlıyor ve her zamanki kadar yesek bile yediklerimizi eritemiyoruz, yağ dokusu olarak vücudumuzda depoluyoruz.
Üç çeşit kolesterolden söz ediliyor. İlki, “kötü” diye nitelenen LDL (Düşük Yoğunluklu Lipoprotein) LDL’nin yüksek olması damar tıkanıklığına sebep olabiliyor, kalp ve damar hastalıklarına zemin sağlıyor. İkincisi, HDL (Yüksek Yoğunluklu Lipoprotein) ise kötü kolesterolü kandan uzaklaştırdığı için “iyi” olarak değerlendiriliyor. Triglestrit olarak adlandırılan üçüncü tür kolesterol de damar hastalıklarına yol açabiliyor.
Normalde karaciğer tarafından sağlanan kolesterol et, yumurta, doymuş yağın fazla tüketilmesiyle normal değerinin üstündeyse ve LDL de düşük, Triglisertrit de yüksekse kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski başlıyor. Durum böyleyse de statin içeren ilaçların kullanılması savunuluyor. Oysa ilaç tüketimi için önce egzersiz, diyet ve sigarayı bırakma denenmeli. HDL’nin azaltılmasının yanı sıra LDH’in yükseltilmesi de önemli. İyi kolesterolün en az 50 seviyesinde olması gerekiyor. Bunun için de insülin direncinin denetim altına alınması şart.
Birkaç yıl öncesine dek kolesterolü yüksek olan kişilere hemen ilaç verilir; et yumurta ve doymuş yağ tüketmeleri kesinlikle yasaklanırdı. Şimdiyse aşırıya gidip kolesterole övgü düzenler var.
Ülkemizde Canan Karatay Diyeti ve Canan Karatay Diyeti’yle Yaşam Boyu Sağlık adlı kitapları, gazete ve TV’ye beyanlarıyla Kalp ve İç Hastalıklar Profesörü Canan Karatay’ın başlattığı kampanyalar bu yönde. Geleneksel tıp buna karşı çıksa da kanlarında yüksek HDL, düşük LDL ve yüksek Trigliseriti olanlar dahil birçok kişi Karatay taraftarı.
Karatay neler söylemiyor, neler… Kırmızı et ve yumurtaya hiçbir sınırlama olmaması gerektiğini belirtiyor mesela… Ona göre tereyağı mutlaka her gün tüketilmeli… İyi ya da kötü kolesterol ilaç firmalarının uydurmaları… Bu noktada Canan Karatay, geleneksel tıp dünyasıyla ceza alması söz konusu olacak kadar tartışma içinde.
İkinci kitabında düşük kolesterolü olan kişilerde birçok kanser türünün daha çok görüldüğünü ve yüksek kolesterolü olan kişilerin daha uzun yaşadığını belirtiyor.
Yüksek kan kolestrolünün yiyeceklerle bir ilgisi olmadığı ve ilaçlarla düşürülmesinin fayda sağlamadığının artık “bilindiği”ni söylüyor. Ona göre kolesterol hiçbir gıdayla yükselmiyor ve yüksek kolesterolün altında bedendeki insülin değeri yatıyor.
Başka iddiaları da var: Kolesterole kesinlikle müdahale edilmemeli. Yüksek doz ilaç kullanan hastalarda beyin kanaması riski %66 oranında artıyor. Kolesterol ilaçları diyabete neden oluyor. Kalp yetersizliği yapıyor, Alzheimer’a ve halsizliğe neden oluyor…
İlaçların kontrolsüz ve diğer yöntemler denenmeden ilaca başvurulması gerçekten zararlı. Yumurtanın zararı konusunda araştırmalar durumun pek de öyle olmadığını gösteriyor. Öte yandan alınan tüm tedbirlere rağmen kötü kolesterol ve Trigliserit düşmez ve iyi kolesterol yükselmezse ilaçtan başka çare bilinmiyor henüz.
Yine de tartışmalar bir türlü sona ermiyor. Yeni araştırmalar neleri açığa çıkaracak, bekleyelim…