‘Günümüz İlişkileri’ Kavramı Bir Mitten mi İbaret. Yoksa İlişkilerde Artık Daha mı Mutsuzuz?

Psikolog Dr. Yeşim Taş’a göre “Kontrol ihtiyacı ve sınır ihlalleri artı. Kullanılan dil kirlendi. İnsanlar duygularını regüle etmekte zorlanıyor. Kendi duygusunun sorumluluğunu alamayanlar ise birbirini suçluyor.” Ancak Taş da psikiyatrist Dr. Agah Aydın da ‘günümüz ilişkileri’ söyleminin çok alıcısı olduğunu fakat bilimsellikten şaşmamak gerektiğini söylüyorlar.

ESEN DOLMA

“Modern dünyada kadın ve erkek neden daha mutsuz?” “Romantik ilişkilerde bağ kurma kapasitemiz neden zayıfladı?” Eminim hepimiz bu sorular ve bu sorulara cevap veren uzman ya da değil pek çok insanla sosyal medyada karşılaşmışızdır. Peki, gerçekten romantik ilişkiler günümüzde şekil mi değiştirdi? Modern dünyada bir ilişkide eskisi kadar mutlu olmak ya da güvende hissetmek mümkün değil mi? Bu soruları bireysel ve çift psikoterapisti ve psikodramatist Dr. Yeşim Taş ve psikiyatrist Dr. Agah Aydın’a sorduk.

İlişkinin 4 temel kolonu:

Arzu, güven, saygı, öğrenme

İlişkiyi “ömrü olan bir süreç” olarak tanımlayan Taş’a göre bir ilişkinin dört temel kolonu bulunuyor. Bunlar arzu, güven, saygı ve ilişkiyi/birbirini öğrenme. Bunların sağlam kalması, aldığı hasarların da onarılması gerektiğini söyleyen Taş, bu dört kolonu ayrı ayrı değerlendirerek günümüz ilişkilerinde hangi hasarların/çatlakların oluşabileceğini anlatıyor.

İlk olarak arzuda azalma olabileceğini söyleyen Taş, “Ama bu geçmişle kıyaslandığında değişen bir şey değil. Çünkü arzunun zamanı yok; bundan bin sene önce de vardı, sonra da olacak” diyor.

Güven, emin olamadığımız bir şeye dönüştü

Dolayısıyla geçmişle bugünü kıyaslamaya başlayabileceğimiz yer, güven. Eskiden güvenin ilişkilerin olmazsa olmazı olduğunu söyleyen Taş “Bundan 30 ya da 50 sene önce insanlar daha rahattı bu konuda, insanları çok kaygılandıran bir şey değildi. Ama modern dünyada güven, çok kaotik bir alan olmaya başladı. İlişkinin yakıtı olan şey çok kırılgan ve kalitesinden emin olamadığımız bir şeye dönüştü. Bunda insanın daha görünür ve izlenebilir olması, arzudaki değişkenliklerin daha hızlı sorgulanması ve tehdit algısının artmasının etkisi büyük. Artık iletişim dünyası çok fazla içerik üretiyor, bu da kontrol ihtiyacını artırıyor” diyor.

Dil kirleniyor sınırlar aşılıyor

Üçüncü kolon olan saygı ise Taş’a göre arzu azaldığında sürdürülebilirliği getiren, aşkı sevgiye dönüştürebilen şey. Ancak bu da modern dünyada şekil değiştirmiş durumda. “Eskiden iletişimde daha ölçülü ve belki daha az dürtüsel davranılırdı. Modern dünyanın getirdiği ‘doğallaşma’ ve hızlı tepki verme bir yanda daha açık olma gibi bir artı getirse de diğer tarafıyla karanlık bir dönüşüme de sebep oldu. İlişkilerde kullanılan dil kirlenmeye başladı. Bununla birlikte saygı sadece dille değil, sınırların aşılmasıyla da ihlal ediliyor. Artık insanlar birbirlerinin alanına daha çok müdahale ediyor. Bunda tabii yine çok görünür olmanın getirdiği bir komplikasyonun da payı var.”

Beklemek yerine sipariş ediyoruz

Taş, son kolonumuz olan ‘öğrenme’nin ise artık çok prematüre olduğunu belirtiyor. Peki bu ne demek? “Öğrenme, içinde tanıma/tanışma, anlama ve birbirini öğrenerek değişip dönüşmeyi barındırıyor. Fakat günümüz dünyasında sabır azaldı, beklemek yerine sipariş etmeyi öğrendik. Bu, alışverişte de ilişkilerde de böyle. Eski kuşaklarda, görücü usulünü saymazsak bir karşılaşma, rastlantısallık vardı ve ilişkiler sabır ve bekleme gerektiriyordu. Sonrasında da birlikte yol alma serüveni başlıyordu.”

Business using smartphone,social media social networking technology innovation concept.

Dating uygulamaları rastlantısallığı götürdü

“Günümüzde ise dating uygulamaları ya da dijital avcılık bu rastlantısallığı götürdü. Karşı olduğumdan değil ama bu mecralarda tanışmak ilişkinin sonraki dinamiklerini de etkiliyor. Sanal iletişim kurduğumuz biriyle çok hızlı şekilde tanışma, buluşmaya karar verme, bir kahve içme, belki bir yemek, sevişme ve sonra ‘devam edecek mi etmeyecek mi’ aşamasına geçiş mevcut. Bir an önce doğru kişi mi değil mi, buna karar vermeye çalışıyoruz. Yani aslında tam anlamıyla bir tanıma/tanışma olmadığı gibi birbirini öğrenerek dönüşme ise hiç yok. Popüler kültürün bu sipariş ya da hızlıca sahip olma yanı hem bireysel hem de birlikte olgunlaşmayı zorlaştırıyor.”

Popüler kültür, rastlantısal ilişkilere de sızıyor

Diğer taraftan Taş’a göre popüler kültürün bu, insanları kategorize eden ısmarlama partner alışkanlığı her alana sızdığı gibi doğal, rastlantısal gelişen bir ilişkiye de sızıyor, orayı da toksik hale getirebiliyor. “Çünkü beklentileri etkiliyor. İnsanlar kafalarında kurgu kişilikler yaratıp bunu karşıya yansıtıyor, sonra realitede bunu bulamayınca da kandırılmış hissediyorlar.”

İletişim toksikliği

Bu noktada Taş, iletişim konusuna da ayrıca bir parantez açıyor. “Bu, çok paradoksal bir konu. İletişim eksikliği önemli bir sorun olabilir ama belki de iletişimin niteliksel olarak yetersiz ama niceliksel olarak da toksik olacak kadar yoğun olması bir başka sorun. Eskiden de telefonlar vardı ama sürekli kontak halinde değildiniz. Şimdi aşk da çatışma da hatta seks de bazen orada yaşanıyor. Bununla birlikte ulaşılır olmak ise bir zorunluluğa dönüşüyor; ulaşılmaz olunca güvenilmez oluyorsunuz. Ve giderek kişisel alanınız kalmıyor.”

Dürtüsel eylemlere gidiliyor

“Peki, ideal iletişim döngüsü nasıl olmalı?” diye soruyoruz. Taş, “Normal döngü şöyledir: Arzularsınız, görmek istersiniz, buluşursunuz, temas edersiniz, sonra geri çekilirsiniz. Bir süre yalnızlığa ve bilinmezliğe razı olursunuz. Bu, aynı evde yaşasanız bile böyledir. Fakat şu anda iletişim ağları nedeniyle sürekli bir boşaltım söz konusu. Ayrışma yok. Uyurken bile mesaj okumanız, mesaj atmanız gerekiyor. Tabii, bu toksik iç içelik içinde çatışmalar da artıyor. Ve bu, bir tükenmişlik getiriyor. Sonunda da bireyler çok hızlı, dürtüsel eylemlere gidiyor. Bu, bazen kaygıyla yapışmak bazen de birdenbire kopmak, defteri kapatmak olabiliyor” diyor.

Taş’a göre özetle günümüz ilişkilerinde,

– Kontrol ihtiyacı ve sınır ihlalleri artı.

– Kullanılan dil kirlendi.

– İnsanlar geri çekilmekte, beklemekte ve kendi duygularını regüle etmekte zorlanıyor. Kimi çok kaygılı kimi çok öfkeli.

– Kendi duygusunun sorumluluğunu alamayanlar birbirini suçlamaya meyilli.

Çözüm: Sabır, emek, farkındalık ve empati

“Çözüm ne?” derseniz Taş, bağ kurma ve yakınlık ihtiyacının yok olmadığını, bunun için sabır, emek, kendine dair farkındalık ve birbirini anlamanın gerekli olduğunu vurguluyor. Ortada bir sorun yokken empati yapmanın kolay olduğunu, empatinin asıl çatışma anlarında gerekli olduğunu belirten Taş dilin önemine dikkat çekiyor ve ekliyor: “Bu saydığımız kolonların hiçbiri diğerinden bağımsız değil, birindeki hasar hepsini etkiliyor. Dolayısıyla bir bütün olarak ele almak gerekiyor.”

‘Günümüz ilişkileri’ miti

Diğer taraftan Taş, ‘günümüz ilişkileri’ adı altında bir mit yaratıldığının da altını çiziyor. “Burada bir yapaylık var. Dijital medyada kadın/erkek kutuplaşmaları üzerinde çok duruluyor. ‘Erkek narsist, kadın bağımlıdır’, ‘Erkek kaçıngan bağlanır, kadın kaygılı’, ‘erillik/dişillik’; bunların hepsi algoritmaların da çok sevdiği çatışmalar. Çünkü orada çark öyle dönüyor. Fakat gerçek dünyada insanlar bu kadar kutuplaşmış ve kategorize değiller, bilimsel olmayan ucuz tariflere de kapılmayalım.”

AYRI BÖLÜM

Bu söylemlerin alıcısı hep çok

Dr. Agah Aydın da ‘günümüz ilişkileri’ mitine gönderme yaparak “Her çağda ilişkiler çok değişti, diyenler oluyor. Bu söylemin alıcısı da var. Gençleri, çağımızı kötülemek her zaman tutmuştur. Bu konularda çok konuşuluyor ama geçmişle günümüzü bilimsel olarak karşılaştırıp öyle yorum yapmak gerekiyor” diyor.

Sosyal medya ve dating uygulamalarının günümüz ilişkilerini etkilediğini yadsımayan Aydın, kadınların iş hayatı ve sosyal hayata girişinin de bir şeyleri değiştirdiğini, sosyoekonomik yapı ile karşılaşma biçimleri ve koşullarının da eskiye kıyasla değiştiğini söylüyor. “40 yıl önce kadınlar iş yerinde bu kadar yoktu. Örneğin anneanneniz şu an yaşasaydı bilmiyoruz ki ne olacağını. Çünkü daha en baştan, birileriyle görüşmesine bile izin verilmemiş belki de. Dolayısıyla biz bu insanın bağ kurma kapasitesinin güçlü ya da zayıf olduğunu veya bize göre daha mutlu ya da mutsuz olduğunu söyleyebilir miyiz? Hayır. Bununla birlikte artık çok daha fazla kişiyle tanışıyoruz. Ama 10 kişiyle sevgili olup hepsinin sonlanmış olması, bağ kurma kapasitemizin de zayıfladığını göstermiyor. Farklı bir parametreye daha bakmak gerekiyor. Doğru kişilerle mi tanıştık yani bu 10 kişinin kaçı doğruydu?”

Bir yanıt yazın