Mayko Aqua Art Design’ın kurucusu Mert Aykuta, çocukluğundan beri sevdiği akvaryum hobisini profesyonel hayata taşıdı. Bugün pek çok farklı yapı içerisine iç mimari unsurları olarak akvaryum ve biyofilik tasarımları yapıyor; dünyadaki önemli yarışmalarda ödüller alıyor.
MELİS ÇALAPKULU
Günümüz inşaat sektöründe bir binanın dış mimarisi kadar iç mimarisinin önemi de tartışılmaz oldu artık. Kimi zaman sanat eserlerinin tamamlayıcı unsur olarak kullanıldığı, kimi zaman aydınlatma ögeleriyle farklılaştırılan iç mimari yaklaşımlarından biri de akvaryum ve biyofilik tasarımlarla, içinde yaşayan ya da çalışanların kendilerini doğada gibi hissedebileceği huzurlu ortamlar yaratmak.

Mert Aykuta, Mayko Aqua Art Design’ın kurucusu. Çocukluğundan beri hobisi olan akvaryumları şimdi profesyonel hayatı haline getirmiş. Üzerine bir de biyofilik tasarımlar eklenmiş. Hikayesini kendisinden dinledik…
Mert Bey, öncelikle EQ Dergi okurlarına kendinizden biraz söz eder misiniz?
1990’da İzmir’de doğdum ve orada büyüdüm. Küçüklüğümden beri haşır neşir olduğum akvaryum hobisini 2009 yılından itibaren profesyonel anlamda icra etmeye başladım. Bu süreçte sadece dekoratif değil, bilimsel ve estetik açıdan anlamlı projeler üretmeyi hedefledim. Zamanla biyofilik tasarım felsefesiyle tanıştım ve doğayla uyumlu, insan psikolojisine iyi gelen tasarımlar üzerine yoğunlaştım.
Eğitim aldığınız alan neydi peki?
2016 yılında Celal Bayar Üniversitesi İşletme bölümünden mezun oldum. Mezuniyetin ardından kurumsal bir şirkette satış yöneticisi olarak kariyerimi 2020 yılına kadar devam ettirdim. Ancak çocukluğumdan beri iç içe olduğum doğa ve su altı dünyasına olan ilgim, hobi olarak başladığım akvaryum tasarımı alanında beni profesyonel bir yola sürükledi. 2020’de kurumsal hayatı geride bırakıp kendi yolculuğuma çıkmaya karar verdim. Ofisim Mayko Aqua Art Design’ı kurmak üzere İstanbul’a taşındım.
Ne zaman kuruldu Mayko? Yeriniz nerede?
2020’de. Tasarım süreçlerimi doğayla iç içe bir ortamda, İstanbul Büyükada’da sürdürüyorum. İmalat süreçlerimiz ise İzmit ve Maltepe olmak üzere iki farklı üretimhanede, uzman ekiplerimiz tarafından sürdürülüyor.
Biofilik çok bilinen bir alan değil? Nedir bu tasarım şekli?
Biyofilik tasarım, insanın doğayla olan kadim bağını mekânlara entegre etmeyi amaçlayan bir yaklaşım. Doğal ışık, su, bitkiler, toprak, ahşap ve taş gibi unsurların bir araya getirildiği sistemlerle hem estetik hem de duygusal anlamda daha huzurlu yaşam alanları oluşturuluyor. Bu kavramın akademik temelleri 1980’lerde, Edward O. Wilson’ın “Biophilia” teorisiyle atıldı. Estetik tatlı su bitki düzenlemeleri ile yapılan estetik akvaryumların öncüsü ve üstadı olarak da Takashi Amano kabul edilebilir. Günümüzde özellikle Avrupa ve Uzak Doğu’da mimari ofisler, oteller, restoranlar ve kurumsal ofisler biyofiliyi temel alan tasarımlara ciddi yatırımlar yapıyor. Türkiye’de bu alan henüz gelişim aşamasında olsa da bilinçli bir kitle tarafından hızla benimsendiğini görüyorum. Biz de bu alanda öncülük etmeye ve farkındalık yaratmaya çalışıyoruz.
Türkiye’de sizin gibi bu hizmeti veren çok kişi ya da kurum var mıdır?
Açıkçası, Türkiye’de biyofilik tasarım konusunda hem teorik bilgisi hem de uygulama deneyimi olan profesyonellerin sayısı oldukça sınırlı. Genellikle peyzaj mimarları ya da klasik akvaryum firmaları üzerinden çözümler üretilmeye çalışılıyor. Ancak biyofilik tasarım, çok daha bütünsel ve multidisipliner bir bakış açısı gerektiriyor. Biz Mayko Aqua Art Design olarak bu boşluğu doldurmayı, sanat, bilim ve doğayı bir araya getiren projeler üretmeyi hedefliyoruz.
Sizin alanınızda dünyada yarışmalar da düzenleniyor. Hatta siz de ödüller almışsınız. Bunlardan söz eder misiniz biraz?
Evet, bu alanın kendi içinde oldukça prestijli yarışmaları var. Bugüne kadar birçok uluslararası organizasyonda ödüller kazandım. 2016’da Milano’da düzenlenen Uluslararası Biyotop Akvaryum Yarışması’nda dünya ikinciliği, aynı yıl Moskova’daki Biotope Aquarium Design Contest’te dünya birinciliği, 2018’de ise Avrupa’nın en prestijli yarışmalarından biri olan European Aquatic Plants Layout Contest’te, Biyotop kategorisi birinciliği gibi önemli başarılar elde ettim. Aynı zamanda 2017 yılından beri Biyotop Akvaryum Dizayn Yarışması Moskova’da jüri üyeliği yapıyorum. Bu ödüller ve bana verilen elçilik görevi sadece bireysel başarı değil, Türkiye adına da temsil gücü taşıdığı için benim için ayrı bir anlam taşıyor.
Bu alanın trendleri neler şu an dünyada?
Doğaya saygılı ve sürdürülebilir çözümler dünya genelinde yükselişte. Minimalist tasarım anlayışıyla birleşen doğal unsurlar, özellikle ofis ve yaşam alanlarında öne çıkıyor. Akvaryumda ise doğa akvaryumları, bitkili akvaryum tasarımları, biyotop ve paludaryum trendleri en dikkat çeken akımlar arasında. Şu anda biyofilik tasarımlar akıllı otomasyon sistemleriyle de entegre ediliyor. Biz de hem analog hem dijital sistemleri bir arada kullanarak teknolojiyle doğayı buluşturan çözümler sunuyoruz.
Türkiye’de kimler sizden bu hizmeti alıyor?
Bizimle çalışan kitle daha çok doğaya değer veren, tasarımın sadece estetik değil, deneyimsel de olması gerektiğini düşünen kişilerden oluşuyor. Lüks konut sahipleri, tasarım odaklı oteller, nitelikli ofisler ve gastronomi mekânları başlıca müşterilerimiz. Özellikle son dönemde yeni nesil restoran ve brasserie konseptlerinde biyofilik unsurlara çok büyük ilgi var. Ayrıca sanatsever koleksiyonerlerle birebir projeler yürüttüğümüz de oluyor.
Yüksek maliyetli tasarım işleri midir bunlar?
Maliyet konusu tamamen projenin ölçeğine ve kullanılan sistemin teknik gereksinimlerine bağlı. Ufak bir teraryum tasarımıyla duvar boyu entegre bir biyotop akvaryumun maliyeti elbette aynı olmuyor. Ancak biz her bütçeye uygun ama nitelikli çözümler sunmaya çalışıyoruz. Önemli olan doğayla bağ kurmak isteyen kişinin ihtiyacını doğru analiz etmek ve ona uygun, sürdürülebilir bir tasarım kurgulamak. Günün sonunda, orta ölçekli ve büyük projeler küçük maliyetli değil tabii.
Geleceğe yönelik planlarınız nelerdir?
Kısa vadede bir “yaşayan tasarım galerisi” kurmayı planlıyorum. Burası hem eğitimlerin verileceği hem de örnek projelerin yerinde deneyimlenebileceği bir galeri olacak. Uzun vadede ise biyofilik tasarımı Türkiye sınırlarının ötesine taşıyan bir marka haline gelmek ve Avrupa’daki mimarlık ofisleriyle ortak projelerde yer almak istiyorum. Ayrıca, genç tasarımcılar ve doğaseverler için bir mentorluk ve eğitim platformu kurmak da hedeflerim arasında.