Ülkemizin başarılı kanun sanatçılarından Can Yıldırım, üç yıldır ABD’de yaşıyor ve çeşitli milletlerden öğrencilerine kanun eğitimi veriyor. Türk müziğini ve kanunu dünyada tanıtmak için çalışan Yıldırım’ın hedeflerinden biri de Amerika’da bir müzik okulu açmak.
MELİS ÇALAPKULU
Türkiye’de Melihat Gülses, Cengizhan Sönmez, Aylin Şengün Taşçı, Bekir Ünlüataer gibi isimlere sahne, TV programları ve stüdyo çalışmaları yapan kanun virtüözü Can Yıldırım, dünyada Türk müziğini tanıtmak ve sevdirmek için de emek veren bir sanatçı. Kendisi aynı zamanda bir eğitimci. Adana Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nin Müzik Bölümü’nün ardından Gazi Üniversitesi’nde müzik öğretmenliği eğitimi aldı. Üç yıldır ABD’de, Florida’da yaşayan ve orada farklı milletlerden öğrencilere kanun eğitimi veren Yıldırım’la keyifli bir söyleşi yaptık.
Can Bey, çocukluğunuzda müziğe başlamanız için aileniz sizi çok desteklemiş. O dönem için çok vizyoner bir hareket. Merak ettim, nasıl bir aileniz vardı?
Çok güzel bir soru ile başlıyoruz. Yıllarca insanlara vermek istediğim çok önemli bir mesajı bir kez de buradan söyleyeyim. Türkiye’de yaklaşık 15 yıl boyunca ilkokuldan liseye kadar çok farklı kurumlarda müzik öğretmenliği yaptım. Ailesi tarafından desteklenmeyen çok çocuğun hikayesine tanık oldum ve öğrencilerimin önünü açmaya çalıştım hep… Bizim ülkemizde ailelerin çocukları ile ilgili başarı beklentileri genelde şu şekilde oluyor: “Oğlum mühendis olsun, kızım doktor olsun. Bunlardan biri olmuyorsa öğretmen olsun.” Benim çocuğumun neye yeteneği var, kendisi ne istiyor diye soran ailelerimiz maalesef azınlıkta. Fakat dünyaya biraz daha geniş perspektiften bakacak olursak, her meslekten insana ihtiyaç olduğunu görebiliriz. Bizler çocuklarımızı kendi kafamızdaki şablona sokmak yerine onları ilgi duydukları alanda desteklemeliyiz. Onlara alternatifler sunmalıyız. Bu sayede belki çok iyi bir sporcu, çok iyi bir sanatçı kazandırmış olacağız topluma. Gerçekten o kadar önemli yeteneklerimiz heba olıyor ki, anlatamam. Yıllarca öğrencilerime vermeye çalıştığım bir mesaj vardı: “Flaş meslek yoktur, mesleğinde flaş olan insanlar vardır. Ne yaparsanız yapın, yaptığınız işi en iyi yapanlardan olmaya çalışın” derdim. Zaman geçtikçe bazı ailelerin bu konudaki olumlu değişimlerini de gözlemleyebildim. Öğrencilerimden konservatuarlara, güzel sanatlar liselerine, üniversitelerin müzik bölümlerine gidenler oldu. Hepsi gerçekten mutlu oldukları işi yapıyor şu anda.
Benim müzikal yolculuğumun başlamasının asıl mimarı babamdır. Kendi çocukluğunda ve gençliğinde yapmayı çok ama çok istediği fakat imkan bulamadığı bir deneyimi çocuklarının yasamasını istedi. Çocuklarının diyorum, çünkü biz müzik eğitimi almaya abimle birlikte başladık. Maalesef abim çok yetenekli olmasına rağmen bu yolculuğu erken bir yerde noktaladı ve müziği bıraktı. Adana’da doğdum büyüdüm. Babam Adana’nın merkezine yakın bir köyde doğup büyümüş, 8 kardeşli kalabalık bir ailedendi. Annem ise Adana’nın şehir merkezinde doğup büyümüş 5 kardeşli bir ailedendi. Babam çok farklı sektörlerde çalışmış ama hayatı ticaretle geçmiş bir insandı. Uzun yıllar kozmetik sektöründe faaliyet gösterdi, sonrasında tekstil sektörü, en sonunda da restoran işi yaptı. Annemin düzenli bir iş hayatı olmadı. Ev hanımıydı ve zaman zaman babamın yardımcısı rolündeydi. Her baba, her anne gibi bir ebeveyn olmanın gerektirdiği her şeyi ellerinden gelen en iyi şekilde yapmaya çalışan insanlardı ikisi de. Bizlerin gelişmesi, hayata tutunabilmesi için hep destek oldular. Mantıklı olan hiçbir talebimizi geri çevirmedikleri gibi, zaman zaman bizim aklımıza gelmeyen birçok imkanı da bize sundular. Hepsi için müteşekkirim ve özellikle baba olduktan sonra emeklerinin değerini bir kez daha anladım.
Kanunun özelliklerini biraz anlatır mısınız bize? Amerika’da farklı kültürlerden insanlara öğretiyorsunuz bu enstrümanı. Şu ana kadar profesyonel enstrüman olarak seçen ve bu yolda ilerleyen yabancı bir öğrenciniz oldu mu?
Kanun, Klasik Türk müziğinin telli-mızraplı çalgılar ailesinin değerli bir üyesi olmakla birlikte çok köklü bir geçmişe sahiptir. Tarihsel açıdan baktığımızda kanunun mucidinin kim olduğuna yönelik farklı yaklaşımlar olduğunu görüyoruz. Bu yaklaşımlardan en çok kabul göreni, kanunun Türk bilgini Farabi tarafından icat edildiği. Kanun 26 sesten oluşan, her ses için üç teli bulunan, 78 telli bir müzik aletidir. Yani kanuna baktığınız zaman görmüş olduğunuz üçlü tel yapısındaki her üç tel bir notayı ifade eder. Bazı icracıların özel istekleri doğrultusunda tel-ses sayısında değişiklikler yapılabilir. Bunun yanında kanun denilince mutlaka değinmemiz gereken şey ise kanunun mandal sistemidir. Kanun 19. yüzyılın ortalarına kadar mandalsız olarak kullanılmıştır. 19. yüzyıl ortalarında Türk kanun yapımcıları kanunda şu anda kullandığımız mandal sistemini kurgulayarak enstrümana çok önemi bir katkı sağlamışlar.
Kanun icrasında işaret parmağımıza taktığımız bir yüzük ve onun arasına sıkıştırdığımız bir mızrap kullanıyoruz. Klasik icra bu şekilde gerçekleşse de modern kanun icrasında tüm parmaklarımızı aktif olarak kullanıyoruz. Hem icracı hem öğretmen olmamdan dolayı uzun yıllardır kanunun öğretilmesi ve yaygınlaştırılması konusunda yoğun bir çaba sarf ediyorum. Türkiye’de yaşadığım dönemde farklı yaş gruplarından çok sayıda öğrencim oldu. Kanuna ilgi duyan herkesin mutlaka kendisine bu şansı tanıması gerektiğini düşünüyorum. Konser vermek üzere gittiğim ülkelerde yabancıların kanuna çok yoğun ilgisi olduğu hep dikkatimi çekerdi. Bundan dolayı da Amerika’da yaşamaya başladığım andan itibaren kanunu tanıtmak ve öğretmek için kolları sıvadım. Küçük tanıtım konserleri yaptım. Ayrıca üniversitelerde özel etkinliklerde sahneye çıktım. Tamamen gönüllü olarak başlattığım bu çalışmalardaki amacım, kanunun ve müziğimizin farklı kültürlerden gelen insanlara ulaşmasını sağlamaktı. Bu anlamda yaptığımız kanun derslerimizde çok iyi yol kat eden öğrencilerim var. Zaman içerisinde daha da ileri seviyeye gelerek onlarla birlikte önemli bir günde bir konser vermek üzere hazırlıklarımıza devam ediyoruz. Bu derslerin devamlılığı ve öğrencilerin çalışmaları neticesinde uzun vadede kanunu kendi müzik kültürlerinin içerisine sokarak, kendi ülkelerinde de bu anlamda çalışmalar gerçekleştirebileceklerine inanıyorum.
Amerika’da nasıl karşılıyor insanlar, sesini ilk kez duyduklarında kanunu?
Kanunun çok ilgi gören bir müzik aleti olduğunu net şekilde söyleyebilirim. İnsanlar ilk duyduklarında yakınıma gelip incelemeye başlıyorlar. Fotoğraf çekmek, video çekmek ve soru sormak istiyorlar. Sorular öncelikle müzik aletinin adını öğrenmek için oluyor. Hatta kendi kültürlerinde yer alan ya da farklı bir ülkede karşılaştıkları bir enstrüman olduğunu sananlar olabiliyor. “Bu zihter mi, arp mı, koto mu, santur mu?” gibi sorularla karşılaşıyorum. Amerika’ya ilk geldiğimde, bir kütüphanede düzenlenen etkinlikte sahne almıştım. Programda sürpriz olarak Beethoven’ın “Für Elise” parçasını kanunla çalmayı planladım. Parçayı çalmaya başladığımda, bu tanıdık melodiyi kanundan dinleyen seyirciler arasında kısa süreli bir şaşkınlık oldu. Yıllardır piyanodan dinlemeye alıştığımız bu eserin, kanunun kadim tınısıyla buluşması salondaki atmosferi adeta büyülü bir hale büründürmüştü. Son notalar süzülüp havada asılı kaldığında herkes sessizce nefesini tutmuştu ve ardından büyük bir alkış fırtınası koptu. Konserden sonra yanıma yaşlı bir hanımefendi geldi. Kendisi uzun yıllar piyano çaldığını ve çok sayıda ülkede konserler verdiğini söyleyerek bana bir albümünü hediye etti. “Yıllarca sahnede çaldığım bir eseri piyanoya da benzer özellikleri olan bu güzel enstrümandan dinlemek çok keyifliydi” dedi. Ardından birlikte fotoğraflar çektirdik. O an, kanunun sadece bir enstrüman değil, kültürleri bir araya getiren evrensel bir müzik aleti olduğunu bir kez daha hissettim.
Şu an neler yapıyorsunuz? Ayrıca hayallerinizi ve planlarınızı bizimle paylaşır mısınız?
Şu anda bir eğitim için Amerika’da bulunuyorum. Bunun yanında Türk müziği alanında çalışmalar yürütüyorum. Turkuaz Türk Derneği’nin korosunu çalıştırıyorum ve bu toplulukla yılda iki kez konser düzenliyoruz. Bu sene yapacağımız konserlerden birini yabancılardan oluşan bir diğer koro ile birlikte yapacağız. Aynı sahnede iki koronun yer alacağı ve farklı uyruklardan kişilerin oluşturduğu orkestra ile bir konser… Konserde aynı melodi üzerine iki farklı dilde bestelenmiş eserlerin bir bölümünü bizim koromuz diğer bölümünü ise diğer koro seslendirecek. Geçmişte benzer projelerde yer almıştım ve müziğin evrensel bir dil olduğunu gösteren çok güzel çalışmalardı hepsi. Bunun yanında kanun dersi verdiğim öğrencilerimle ülkemize ait önemli bir günde bir konser vermeyi planlıyoruz. Bunun da hazırlıklarına başladık. Belki 19 Mayıs’ta belki daha erken, bir etkinlikte farklı ülke vatandaşlarından oluşan bir kanun orkestrası ile bir konser… Uzun vadede Amerika’da bir müzik okulu açmayı istiyorum. Bunu çok kapsamlı şekilde yapmayı arzu ediyorum. Türk kültürünün içinde yer alan kanun, ud, tanbur, bağlama, ney gibi aklınıza gelen her müzik aletinin eğitiminin verileceği bir müzik okulu olacak. Bazı enstrümanların eğitimlerini online yapacağız tabii. Bunun yanında online olan bu dersleri veren eğitmenler ile öğrencileri bir araya getirerek workshop’lar düzenlemek istiyorum.
Son olarak özel hayatınızı da sorabilir miyim? Evli misiniz? Florida’da yaşamak nasıl bir tecrübe? Müzik dışında neler yapıyorsunuz orada?
Evli ve iki çocuk babasıyım. Florida bizim uzun yıllardır sıklıkla gelip gittiğimiz bir yerdi. Şimdi bir yaşam denemesi için buradayız. Şu anda bir eğitim programına devam ediyorum. Hobilerimden söz etmem gerekirse, balık tutmak, seyahat etmek, spor yapmak, doğa yürüyüşleri yapmak diyebilirim. Bunların yanında mutfakta zaman geçirmeyi, farklı kültürlere ait yemekleri deneyimlemeyi de çok severim.