İletişim uzmanı Fatma Çelenk: “BİLDİĞİMİZ HER ŞEYİN DEĞİŞECEĞİ BİR DÜNYAYA ADIM ATIYORUZ”

Uzun yıllar Ant Yapı İletişim, Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Koordinatör olarak çalışan Fatma Çelenk, bir süre önce Antteras Nev sakinlerimiz arasına katılarak ‘komşumuz’ oldu. Fatma Çelenk’i yakından tanıdık ve usta bir iletişimciden tüyolar aldık.

ÖZDE GÖZLER

Fatma Hanım, biz Ant Yapı ailesi olarak sizi yakından tanıyoruz ama komşularımız ve diğer okurlarımız için kendinizi biraz tanıtır mısınız?

Merhaba, Ant Yapı ailesine iletişim, satış ve pazarlamadan sorumlu genel koordinatör olarak katılmıştım. Aslen Mimar Sinan Üniversitesi Tiyatro Dekor Kostüm Tasarım bölümünden mezunum. Bir iletişimci, yazar ve eğitmenim. Anne babamın da tiyatro sanatçısı olması bana hayatımın her noktasında sanat ve tasarımla iç içe yaşama şansı verdi. TRT’de başlayan profesyonel hayatım, dizilerin, filmlerin sanat yönetimi ve yapım departmanlarında çalışarak devam etti. Daha sonra İngiltere Pinewood ve Amerika Universal Studios’ta çalışma imkânım oldu. Türkiye’de Kanal D bünyesinde halkla ilişkiler kapsamında başlayan kariyerim ise bana zamanla derinleşecek olan yeni alanları açmaya başlamıştı. Medya sektörünün dışına çıkarak halkla ilişkiler sektöründe büyük ve ses getiren organizasyonlara imza atmaya, şirketlerin yönetimlerine stratejik iletişim danışmanlığı vermeye ve üniversiteler bünyesinde eğitim ve seminerler vermeye başlamıştım. Kurumsal hayattan gelen iş teklifleri arasında Soyak bünyesinde olmayı tercih etmemin, bana uzun soluklu gayrimenkul sektörü tecrübesi sağlayacağını bilmiyordum elbette. 13 sene süren bu çalışma hayatı bana artık iletişim, pazarlama ve tasarım alanlarında farklı tecrübeleri bir arada kullanabilme şansı vermiş, sivil toplum kuruluşlarının yönetimlerinde uzun soluklu sosyal projeler ve toplumsal stratejiler geliştirebilme imkânı tanımış, ulusal ve uluslararası sayısız ödüller kazandırmıştı. Şirketlerin sosyal sorumluluk adı altında gerçekleştirdiği çoğu projenin sürdürülebilir olmamasının ve bir maliyet kalemi olarak görülmesinin ana nedeninin şirketin genel stratejisiyle tam uyumlu bir hikayesinin olmamasından hareketle yeni bir yol açılmıştı önümde. Bu hikayeleri nasıl oluşturmalıydık?

Peki Ant Yapı bünyesinde neler yaptınız? Yıllarınızı geçirdiğimiz şirketimizi nasıl tanımlarsınız?

Profesyonel hayata ara vermek istediğim bir dönemde Ant Yapı Yönetim Kurulu Başkanı sevgili Mehmet Okay ile tanıştım. İngiltere, Amerika ve Rusya’da faaliyet alanlarının da olması oldukça geniş bir yelpazede çalışma alanı tanımlıyordu. İkna gücü yüksek ve samimi görüşmelerin sonucunda bir kez daha bu sektörde profesyonel olarak devam etme kararını vermiştim. Ant Yapı’da iletişim, pazarlama ve satıştan sorumlu genel koordinatör olarak çalıştığım yıllarda şirketin teknolojik altyapı ve insan kaynaklarına yönelik çeşitli yapılandırmalarını, dijitalleşme stratejilerini, iletişim ve reklam kanallarının düzenlenmesini, yurtiçi ve yurtdışı projelerinin lansmanlarını yönettim. Şirketlerin sosyal anlanlardaki stratejik bakış açısına dair hikâye oluşturma çalışmaları ise yazım dilini kuvvetlendirmeme neden olunca artık bir roman yazarı olarak kitap yayınlama tecrübesini de Ant Yapı bünyesinde gerçekleştirme şansına sahip oldum.  Ant Yapı mühendislik ve teknik kalitesi çok yüksek, çalışanlarını ve müşterilerini ailesinin bir parçası olarak gören özel bir şirket. Öyle ki önce çalışanı, sonra danışmanı ve şimdilerde de müşterisi olarak çok farklı noktalarda bağımız devam ediyor.

Çelenk, evinin tasarımında birlikte çalıştığı mimar Tuğba Oy ile…

İletişim, günümüz dünyasının en önemli yeteneklerinden ve alanlarından biri? İyi bir iletişimci olmanın sırlarını paylaşır mısınız bizimle? Yeni nesil iletişimcilere ne gibi tavsiyeleriniz olur?

Artık bildiğimiz her şeyin değişeceği bir dünyaya adım atıyoruz. Yapay zeka her meslekte olduğu gibi iletişim sektörünü de etkileyecek. Mesleğimizin GDT’sini tespit etmek önemli bence… İletişim mesleğinin en önemli sırrı iyi GÖZLEM yapabilmekte saklı.  Her gün çevremizde olup bitene dair fikir ve bakış açısı geliştirebilmemiz için bu farkındalığa sahip olmak çok önemli. Bakmakla görmek arasındaki fark gibi… İkinci en önemli konu DEĞERLER. Önce kişisel olarak hangi değerlerin sizin hayatınızda kritik önem taşıdığını bulabilirseniz, yönettiğiniz iş ve ilişki ağlarını da bu bakış açısıyla değerlendirebilirsiniz. Çok basit bir soru-cevap aslında. Nasıl bir insan olarak anılmak istiyorsun ve bunun için ne yapacaksın? Gerisi hep teknik konular. Burada yaratıcı bakış açısını ekleyerek yapay zekayla çalışmak, yaptığınız işi farklı ve hızlı yapabilmenize destek olacaktır. Üçüncü önemli konu ise TAKİP. Yapılan işlerin son noktaya kadar sorumluluğunu alarak takibini yapmak, her daim soru ve sorunlara hazırlıklı olmanızı sağlayarak başarının anahtarını elinize verecektir.

Özel yaşamınızdan biraz bahsedelim mi? Aileniz, arkadaşlarınız… Bir gününüz nasıl geçer? İlgi alanlarınız nelerdir?

Her günüm aslında birbirinden farklı geçiyor. Şu aralar Antteras Nev’e taşındığımız için bir miktar ev içinde düzen kurup yerleşebilmek, çevremizi, mahallemizi ve site komşularımızı tanımaya çalışmakla geçiyor zamanımız. Gün içi rutinlerim de var elbette, mesela hemen her gün evimizin mimarı sevgili Tuğba Oy, annem ve arkadaşlarımla kısa telefon konuşmaları yaparız. Erken kalkmayı ve gün doğarken etraftaki sessizliği dinlemeyi, farkındalık arttırıcı yazıları okumayı severim. Sabah, öğle, akşam olmak üzere sosyal medyada kısa birer tarama yaparım. Beğendiğim yazı içeriklerinden bazı anekdotları kendime not alırım. Online kısa eğitimlere katılmayı hiç bırakmadım. Çiçeklerime bakmayı, onlarla ilgilenmeyi severim. Yeşil bitki sevdiğimi bilenler genellikle hediye olarak büyük çiçek göndermişlerdir. Evdeki çiçek ve bitkilerden hiçbirini satın almadım mesela. Aralarında 30 yaşında olanlar bile var.

Bir de kitabınız var. Bildiğin Gibi Değil, ne zaman, nasıl ortaya çıktı, hikayesini anlatır mısınız biraz? Yeni kitaplarınızı okuyabilecek miyiz?

Daha önce bahsettiğim gibi aslında şirketlerin sosyal sorumluluk projelerinin hikayelerini şirket ana stratejileriyle birleştirme noktasında yaptığım çalışmalar, katıldığım eğitimler sonucunda meyvesini verdi. Sevgili Mario Levi hocamın ısrarları sonucunda yazılarımın bir kitaba dönüştürülmesi konusunda yine farklı bir yolculuğa adım atmıştım. Bir karakter tarifiyle başlayan süreç 297 sayfalık bir romana dönüşmüştü. Konusunu Sabah gazetesi yazarı Göksan Göktaş’ın yorumuyla aktarmak isterim: Başarılı şirketlerin ardında yatan pek bilinmeyen hikayeleri yazmak için yola çıkan genç gazeteci kadın, röportaj yapmak için gittiği binanın kapısından girdiğinde yaşayacaklarından habersizdir. Yangınlar, darbeler, kaybedişler arasında geçen hayatlara tanıklık ederken kendi hayatını ve kaderini de sorgulamaya başlayacaktır. İçine girdiği hikayeler onun da yaşamını şekillendirmeye başlar. Hikaye içinde hikaye, hayat içinde hayat barındıran romanın fonunda Türkiye’nin son 50 yılının ekonomik, siyasal dalgalanmaları da görülüyor. Çalkantılı geçen 70’ler, 80’ler Türkiye’sinde sürece damga vuran sansasyonel olayları da angaje olmadan hatırlayabiliyoruz. Gerçeğin kurguyla, kurgunun gerçekle harmanlandığı yakın tarih resmini de sıradan insanların hayatları üzerinden okuyabiliyoruz. Milliyet gazetesi yazarı Marya Akbaş ise “Kitabın genç okurlar için bir bilgi kaynağı vazifesi gördüğünü, bahsi geçen dönemleri yaşayan okurlar için de anılarını tetikleyen ve kendi yaşamlarına etkilerini düşündürten bir tarafı olduğunu” yazıyor. Kitapta aşkı, aynı zamanda Doğu ile Batı sentezindeki kadının rolünü, Anadolu’da bitmeyen zorlu yaşam koşullarını ve verilen mücadeleleri okuyoruz… Aslında roman bize  hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, bildiğimizi zannettiğimiz noktalarda hep bir ters köşe olabileceğini gösteriyor ve empati yeteneğimizi zorluyor. Çok severek yazdığım bir süreç oldu. 3 baskı yapan bir ilk roman olarak bana da ‘Yılın En İyi Çıkış Yapan Yazarı Ödülü’nü kazandıran ‘Bildiğin Gibi Değil’, her zaman kütüphanemde kıymetli bir yerde olacak. Okurlardan gelen geri bildirim tekrar yazmam yönünde. Okuyan “İkinci kitabı bekliyoruz” diye geri dönüyor. Sanırım bu motivasyonla yazmaya devam edeceğim.

Çok seyahat ettiğinizi biliyoruz. Seyahat etmek sizin için ne ifade ediyor?

Gezmeyi, yeni yerler, farklı hayatlar tanımayı seviyorum. Roman yazdıktan sonra bu sevgim daha anlamlı gelmeye başladı. Böyle güneş altında yatayım, dinleneyim insanı değilimdir. Her daim yeni bir şeylerle uğraşmayı, yaratmayı, düzeltmeyi, düzenlemeyi severim. O yüzden uzun deniz, kum, güneş tatilleri pek bana göre değildir mesela. Olacaksa da kısa kısa. Dört-beş günlük geziler mesela. Yürüyüş, doğa, kültürel zenginlikler keşfini daha çok tercih ederim. Tatillerde yeni bir şeyler deneyimlemekse en sevdiklerimdendir. Mesela Finlandiya Laponya, içlerinde en unutamadığım tatillerimizden biridir. Buz kıran gemisiyle gitmek, buza girmek, ertesi seneye eriyecek olan bir buz otelde kalmak, bir daha aynı şekli olmayacak buz bardaklarda içki içmek, Kuzey Kutup Dairesi çizgisini görmek, geyiklerin çektiği kızaklarla gitmek… Film kareleri gibi. Uzun tatiller olacaksa da daha henüz keşfini tamamlamadığım Uzak Doğu, Güney Afrika ve Güney Amerika ülkeleri gezip görmek için tercih edeceğim yerler arasında olabilir. Güney Kore ise ayrıca merak ettiğim yerler arasında, o kadar çok dizi film seyretmişliğim ve takip etmişliğim var ki artık bir Korece sözlüğü bile oluşturdum.

Yakın zamanda Anteras Nev’den ev alıp komşularımız arasına katıldınız? Burada yaşam nasıl sizin için?

Yeni yaşantımızı deneyimlemek güzel. Biz 25 senelik Tarabya semti sakini olarak Beylerbeyi’ne geldik. Ailemin kökeni İstanbul Altunizade’den geliyor, dolayısıyla semte çok yabancı sayılmayız ama tabii her şey değiştiği gibi yaşam alanları da değişiyor. Şehir merkezlerine ulaşımın kolay ve hızlı olması, Ant Yapı imzası taşıyan depreme dayanıklı yeni bina olması, kendi içinde sosyal donatıları, otoparkı ve güvenliği olması da Antteras Nev’i tercih etme sebeplerimizden oldu. Ayrıca hemen üst parselde de Ant Yapı’nın proje yapma ihtimalinin olması semt tasarımı anlamında da mekânsal, görsel bir bütünlük sağlayacağını düşündürtüyor. Küplüce’ye yeni bir bakış açısı ve modern bir yüz katacağını düşündüğüm Antteras Nev’de uzun yıllar keyifle yaşayacağımızı ümit ediyorum.

Bir yanıt yazın