Onlar, yelkene gönül veren iki kahraman sporcu

Ant Yapı olarak denizciliğe, özellikle de yelken sporuna olan ilgimiz malum. Hem sponsorluklarımızla hem de çeşitli organizasyonlarla yelken sporunu kurum kültürümüzün bir parçası haline getirdik. Dergimizin bu sayıdaki ‘İş Ortaklarımız’ bölümünde de, yelken alanında işbirliği yaptığımız iki değerli sporcu ve onların kurumlarına yer verdik

ÖZDE GÖZLER

Ana Yelken ve Sapanca Yelken, Ant Yapı olarak gönül verdiğimiz yelken sporunda iş birliği yaptığımız iki kurum. Bu kurumları, kurucuları olan sporcuları yakından tanıdık ve yelken sporuna dair neler yaptıklarını kendilerinden dinledik.

Tolga Bey, Ant Yapı dostlarına kendinizden biraz söz eder misiniz?

Tabii. Ben Andreas Tolga Rangavis. 1975’te, Kuzguncuklu Rum bir ailenin oğlu olarak İstanbul’da dünyaya geldim. 1990’da İstanbul Yelken Kulübü vesilesiyle yelken sporuyla tanıştım. Lisans eğitimimi, Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Eğitimi Yüksekokulu Antrenörlük Bölümü’nde, yelken branşında tamamladıktan sonra İstanbul Ticaret Üniversitesi İşletme Bölümü’nde yüksek lisansımı yaptım.

Yelken dalında bugüne kadar neler yaptınız?

1990 yılında, İstanbul Yelken Kulübü’nün açtığı yaz okulunda yelkene başladım. Bu tarihten 2000 yılına kadar Cadet 3.80 ve 4.70 sınıflarında yarıştım. 1997’de 4.70 sınıfında Türkiye şampiyonu oldum; ayrıca çeşitli kereler Avrupa ve Dünya Şampiyonaları ile Akdeniz Oyunları’nda yarıştım. 2000 yılında Alman Yelken Federasyonu baş antrenörü Dr. Malte Philipp’in Türkiye’ye gelmesiyle 5 yıl onunla çalışma fırsatı bulup kendisine yardımcı antrenörlük yaptım. Geçirdiğim 5 yıl bana hem bilgi hem de tecrübe anlamında çok şey kattı. Özellikle performans antrenörlüğü konusunda kendimi geliştirdim.

Dr. Malte Philipp’in Türkiye’den ayrılışından sonra olimpik sporcu yetiştirmek ve ülkece Olimpiyatlar’a katılmak hedefiyle yola çıktım. 2008 yılında Çin’de yapılan Olimpiyat Oyunları’na Türkiye Olimpik Takımımızın teknik direktörü olarak katıldım. Sporcularımla birlikte olimpiyat kotası alarak katılan ilk Türk antrenör oldum. Olimpiyat sonrasında İstanbul Yelken Kulübü’nün yelken okulunda yönetici olarak başladım. Artık alt yapı sporcularının gelişimine odaklanmıştım. 2010 yılında da Ana Yelken isimli bir firma kurdum; İstanbul Yelken Kulübü’nün tüm alt yapı operasyonunu Ana Yelken olarak üstlendim.

2014 yılında Datça’da yatılı bir yelken kamp merkezi kurdum. Ana Yelken Datça Yelken Kampı’na 10 yıldır tüm dünyadan sayısız kampçı katılım sağladı. Kampımızın bir özelliği de hiç yelken bilmeyen çocukları yelkenle, yatılı bir kampta tanıştırmak oldu.

Yelken sporunun dünyadaki ve Türkiye’deki durumundan bahseder misiniz? Türkiye’de son yıllarda yelken sporuna ilgi artıyor diyebilir miyiz?

Dünyada yelkencilik Avusturalya, Yeni Zelanda, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler, geçmişten günümüze gelen birikimlerini genç sporculara aktararak ilerledikleri için yelken sporunda öncü konumdalar. Biz ise deniz geçmişimizin olmayışı ve dolayısıyla bilgi birikimini gelecek nesillere aktaramadığımızdan gelişimimiz daha yavaş oluyor. Maalesef basınımız da popüler spor olan futbol dışında diğer branşlara çok az yer verdiğinden toplumun ve sponsorların ilgisi de çok yavaş gelişiyor. Bizler amatör imkanlarla profesyonel sonuçlar beklenen nesildik. Şimdi ise sponsor destekleri sayesinde profesyonel yaklaşım sağlanabiliyor.

Kaç yaşından itibaren çocuklar yelken sporu yapabiliyor? Çocukların gelişimine katkısı nedir bu sporun?

Gençlerin ve çocuklarının özgüven gelişimi ve sorumluluk sahibi olmaları için ailelerinden uzak ve güvenilir ortamlara ihtiyaçları var. Bu genç kitle, ebeveynlerinin kendi yaşlarındaki haline kıyasla doğayı keşfetmeye onlardan çok daha az vakit ayırıyor. Yaptığımız bu program gelişme çağındaki (7/17 yaş) bireyleri, kamptaki koçlarımızı onlara rol model yaparak, onları bu yanlışlardan uzaklaştırmayı ve eksikliklerini gidermeyi hedefliyor. Kampımızın diğer bir özelliği şu: Kamptaki çocuklar ve gençler başarı ya da başarısızlık gibi değerlendirmeler yapılmadığı için stressiz bir ortamda bulunuyorlar. Yelken sporunun gelecekteki iş yaşantısına en önemli katkısı ise şu olacak: Karar verme becerileri geliştirilen, karşılaştıkları sorunları aşmayı bilen, sabırlı ve geleceğin güçlü bireylerini yetiştirmemize yardımcı olacak.

Ant Yapı ile işbirliklerinizden söz eder misiniz? Önümüzdeki dönemler için farklı planlar da var mı?

Ant Yapı ile işbirliğimizin temelleri uzun yıllar önce, Ant Yapı ailesinde çalışan Hakan ve Hülya Saraç çiftinin oğulları Deniz’in kampımıza 3 yıl üst üste katılmasıyla atıldı aslında. Daha sonrasında Anthaven projesinin içinde bir yelken yarışının çok uygun olacağını ve site içinde de ilgi göreceğini konuştuk. Ve proje ortağım Ali Kemal Tüfekçi ile çalışmalara başladık. Mehmet Okay Bey’in yelken sporuna ilgisi ve becerisi sayesinde Ant Aspat adında bir takım kurduk. J70 sınıfında birlikte yarışmaya başladık. Çok güzel gelişim gösterdik. 2024 yılında Türkiye Açıkdeniz Yarış Kulübü’nün düzenlediği trofede, Ant Yapı sponsorluğunda, Ant Yapı çalışanları ile, kendi teknemiz Baby Dracula ile yarışmaya başladık. 3 yarış sonunda kendi sınıfımızda 1. durumdayız. İnşallah bu birliktelik uzun süre devam eder. Anthaven sakinlerini daha çok yelken ile tanıştırmayı başarırız.

Ali Kemal Bey, öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?

1973 yılında, Rize’de doğdum. Yüksek Lisans eğitimimi Marmara Üniversitesi Spor Yüksek Okulu’da tamamladım. Yelken sporu ile tanışmam 1988 yılında, babamın beni İstanbul Yelken Kulübü’nde yaz kursuna yazdırmasıyla başladı. İlk günden itibaren bu heyecan verici ve mücadeleci spor beni içine çekti ve kısa zaman sonra bu sporda başarılı olup Milli Takım’a girmeye başladım. 1992 yılında ilk kez Milli Takım sporcusu oldum ve Balkan Şampiyonası’nda, Bulgaristan’da ikinci olduktan sonra yelkene olan ilgim daha da arttı ve bir yıl sonra Balkan Şampiyonu ve 1994 yılında da Avrupa şampiyonu oldum. Artık Milli Takım’ın bir parçası haline gelince gözümü Olimpiyat Oyunları’na diktim. 1996 Atlanta Olimpiyatları’na az bir zaman kala sakatlandım ve katılamadım. Bir sonraki Olimpiyat Oyunları için hazırlandım ve 2000’de Sidney’de olimpik sporcu olma şansını yakaladım. 2004 Atina için ülke katılım hakkını kazandım. 2008 Pekin Olimpiyatları’nda yeniden ülkemizi temsil etme şansım oldu. Bütün bu yıllar içinde değişik tekne ve şampiyonalarda birçok madalya ve başarılı sonuç elde ettim. En son olimpik hazırlık yarışına 2011’de Avustralya’da katıldıktan sonra aktif yarışçılığa ara verdim. Üç yıl önce yelkenli yat sınıfında ve J70 sınıfında yeniden yarışmaya başladım. Kendi sahibi olduğum teknelerle yarışırken yolumuz Ant Yapı ile kesişti ve şu anda Ant Yapı ve Team Sensey Takımı olarak, güzel bir başlangıçla taçlandırdığımız birlikteliğimizi daha üst seviyeye taşımak için yelkenlerimizi açıyoruz.

Yelken sporunun dünyadaki ve bizdeki gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yelken özellikle Avrupa başta olmak üzere dünyada çok etkin bir spor, hatta yaşam tarzı. Denizciliğin ve keşifler dünyasının başlayabilmesi için gerekli güç olan yelkenli gemiler, şu anda yerini teknolojinin getirdiği mekanik gemi ve teknelere bırakmış olsa da, yelkenle seyir eden tekne ve insan sayısı oldukça fazla ve bu da oldukça masrafsız, keyifli ve güvenli bir yol.

Hayatımızın bu kadar içine işleyen bir ulaşım şekli, sportif mücadele olarak da çok yaygın ve Olimpiyat Oyunları’nda bile yaygın ve geniş bir katılıma sahip. İngiltere, Hollanda, Fransa, İtalya gibi önde gelen Avrupa ülkeleri ile Avustralya, Yeni Zelanda gibi ülkelerde de yaşam biçimi haline gelmiş ve geniş çaplı katılım sayesinde sportif alanda da önemli bir yer edinmiş durumda. Bizde ise farklı. Toplum olarak deniz ve suyla geçmişten gelen bir bağımız olmayışı nedeni ile çok kısıtlı bir zümre tarafından yapılan, daha çok seyirlik bir uğraş ve spor dalı yelken. Henüz emekleme aşamasında diyebilirim.

Yelken branşı, etrafı denizlerle çevrili bir ülkede yaşadığımız gerçeği ile doğru orantıda gelişmedi henüz. Çok kısıtlı bir alanda, birkaç göl üzerinde yelken açan ama buna rağmen spor müsabakalarında başarı elde eden Macaristan, Avusturya, İsviçre gibi karasal ülkelerin başarılarını kendimize örnek almak şart.

Çocukların yelken sporuyla ilişkisi hakkında neler söylemek istersiniz?

Çocukların yelkenle tanışma zamanı en erken 6-7 yaş oluyor. Yelken sporu aynı zamanda doğayla mücadele, kendi başına sorun çözebilme, dayanıklılık ve fiziksel kapasite gerektirdiği için bu yaş aralığı alt limit sayılır. Çocukların fiziksel gelişiminde el becerisi ve vücut proporsiyonunu kullanma gelişimi için çok etkin bir spor. Bunun yanında zihinsel gelişim olarak karar verme ve hızlı düşünme, çözüm üretme ve birkaç opsiyonu bir arada değerlendirme (rüzgar, deniz ve rakip sporcular) aşaması ile gerek sporcu olarak gerekse spor dışı yaşamlarına büyük destek ve olgunlaşma sağlamaktadır.

Bireysel gelişim ve grup gelişimi açısından neler söylersiniz?

Yelken sporu en başta ister sportif mücadele olsun isterse zevk ve eğlence için yapılıyor olsun insana değişken doğa faktörleri ile baş edebilme yeteneğinde gelişim sağlar. Rüzgar, dalga ve bunların bir arada getirdiği koşullar, ani değişimlere çabuk reaksiyon verip pozisyon almak, normal yaşamdaki zorluklarla mücadeleyi kolaylaştırır. Sonuçta yelkenci her birey bir denizci ve korku ve saygı duyulması gereken bir derya ile uğraşanların kişilik gelişimleri üst düzeyde olur. Kendine güvenli ve dışarıya karşı da saygılı bir karaktere sahip olur.

Ant Yapı ve Team Sensei işbirlikleri ne zaman, nasıl başladı?

Ant yapı ile yollarımız Anthaven’da bir yelken yarışı organize etme fikriyle başladı. J70 sınıfı yelkenli teknemle katıldığım Türkiye Turu yelken yarışlarının bir ayağını da Anthaven’da yapmak istedik ve Mehmet (Okay) Bey’le yaptığımız görüşmeler olumlu geçti. Mehmet Bey’in yelkene olan ilgisi ve heyecanı malum. Geçtiğimiz yıl Ant Aspat takımı olarak Mehmet Okay dümenciliğinde J70 sınıfında Türkiye Turu serileri dahil toplam 6 ayak yarışlarına beraber katılıp eğlenceli ve başarılı bir sezon geçirdik.

Bu sezon Ant Yapı ve kendi teknemiz Baby Dracula ile Team Sensei ekibi olarak Tayk Trofesi İstanbul etabında bulunan yarışları beraber takip ediyoruz. Halihazırda Ant Yapı logosu altında girdiğimiz üç adet yarışın ikisini birincilik ve birini ise üçüncülükle tamamlayarak yolumuza devam ediyoruz. Hedef olarak önümüzdeki sezonda takımın büyük çoğunluğunu Ant Yapı kuruluşlarından katılım sağlayan ve yelken eğitimi verdiğimiz ekiple sürdürmek önceliğimiz. Bu sayede Ant Yapı bünyesinde geniş katılımlı başarılı bir takım ruhu oluşturmak istiyoruz.

Biraz da Sapanca Yelken Kulübü’nü tanıyalım mı?

Sapanca Yelken Kulübü’nü kurmak üç yılımı aldı. Yazları ailemle beraber geçirdiğim Sapanca’nın eşsiz doğası ve harika göl manzarası vardır. Yelkene elverişli olması yanında bu gölde bir tane bile yelkenli tekne olmayışı biraz tetikledi beni. Çocuklarımla beraber yelken yapma; ardından da kendi kulübümüzü kurup gölde bu aktiviteyi başlatma düşüncesi sonucunda geldiğimiz noktada, dünyanın en güzel göllerinden birinde bir yelken kulübümüz oldu. Ve göl üzerinde yelken yapan genç, yaşlı ve çocuklardan oluşan bir topluluğuz… Umarım büyüyerek devam edeceğiz.

Bir yanıt yazın