Kimilerinin Ramazan kimilerinin Şeker Bayramı dediği, 30 günlük orucun ardından kutladığımız bayram en çok çocuklar tarafından sevilir. Adı şeker olan bir bayram nasıl sevilmez ki zaten… Bayramın en güzel geleneklerinden bazılarına şöyle bir bakıp hep birlikte nostalji yaşayalım istedik.
ŞEKER VE ÇİKOLATA İKRAMI
Rivayete göre Ramazan Bayramı’na Şeker Bayramı da denmesinin bir nedeni, 30 gün boyunca oruç tutarken kan şekeri düşenlerin şekerini yükseltmek. Her ne kadar günümüz doktorları rafine şeker kullanımını hiç önermese de adı da şeker olan bir bayramda bizlere iltimas geçerler diye düşünüyoruz! Şeker ve çikolata ikramı, özellikle çocuklar için bayramın en zevkli yanı. Hele bir de yanında harçlık verilirse değmeyin miniklerin keyfine… Sabah erken kalkıp bayramlıklar giyilir, önce kendi apartmanındaki komşuların, ardından birkaç apartmandakilerin daha kapısı çalınır…
Badem şekeri ve çeşit çeşit akide şekeri geleneksel şekerlemelerimiz. Badem şekerinin şimdi çikolata kaplı olanları popüler olsa da asıl beyaz şekerleme kaplı olanı klasiktir ve hiç vazgeçilmez. Tarçınlı, fındıklı, portakallı, naneli, güllü akide şekerleriyse hem gözleri hem damakları şenlendirir. Yine günümüzde trüflü, dolgulu, meyveli gibi pek çok çikolata çeşidi olsa da bayram çikolatası denince akla ilk madlen gelir. Onu da içeriğine göre farklı renklerde jelatinle kaplanmış baton çikolata takip eder.
AKRABA ZİYARETİ, HARÇLIK VE MENDİL VERME
Modern hayatta artık büyük aile olarak yaşama durumu pek kalmadı. Bu nedenle bayramlarda akraba ziyareti geleneğimiz en çok büyükanne ve büyükbabaları mutlu ediyor. Onlar da sabah erkenden kalkıp ikramlıklarını hazırlıyor, çocuklarını, torunlarını beklemeye başlıyorlar. Kalabalık aile bir araya geldiğinde büyüklerin eli öpülüyor, küçüklerin başı okşanıyor, harçlıklar veriliyor… Mendil geleneğinin ortaya çıkmasının da çok zarif bir nedeni var. Genellikle aile büyükleri çocuklara, torunlara harçlıklarını ve şekerlerini verirken kimse görmesin diye mendil içinde verirdi. Böylece çocuğun ruhunu incitmemeye özen gösterilirdi.
KOLONYA TUTMAK
İlk olarak Almanya’da üretildiği bilinen kolonya, Osmanlı’ya geldikten sonra özellikle misafirlere ikram etmek için çok önemli bir ürün haline geldi. Hem yoldan gelen misafirin ferahlamasını sağlamak hem de ellerdeki mikropları yok etmek için kullanılıyordu. Ayrıca o çağda pahalı bir ürün olduğu için eve gelen misafiri onore etmek için de ikram ediliyordu. Aslında tam da aynı gerekçelerle bugün kolonya geleneğimiz devam ediyor. Hatta pandemi döneminde virüs öldürücü olarak görüldüğünden popülaritesinin arttığı da aşikâr.
BAKLAVA VE KAHVE İKRAMI
Her ne kadar Kanuni Sultan Süleyman’ın bir dönem yasakladığı bilinse de daha sonra Osmanlı’da misafire kahve ikramı hem gündelik hayatta hem de bayramlarda gelenek haline geldi. O dönemlerden beri bayramlarda tatlı olarak en çok tercih edilen, el yapımı cevizli baklavadır. Tatlının yanında ya da ardından da bir acı kahve, olmazsa olmaz. Kahvenin yanında su ikram etmenin sebebi olaraksa, kahvenin lezzetini daha iyi alabilmek için öncesinde suyla ağzı temizlemek olduğu söylenir.