EN DOĞRU GELİŞİM, DEĞİŞEREK OLAN BENCE

Kendine özgü tarzıyla çok sevilen, başarılı olduğu kadar da mütevazı bir sanatçı Gökhan Türkmen. Türkiye’nin her yerinde ve yurtdışında verdiği konserlerin hepsi büyük ilgi görüyor. Türkmen’le müzikten, kendisinden ve ailesinden söz ettiğimiz samimi bir söyleşi yaptık…

ÖZDE GÖZLER

Gökhan Bey, bugüne dek pek çok albüm ve single çıkarmış, onlarca hit parçaya imza atmış tecrübeli, başarılı, üretken ve hayranları tarafından başka türlü sevilen bir sanatçısınız. Hayranlarınızın gözünde nasıl bu kadar özel bir yere sahip oldunuz, alametifarikanız nedir sizce?

Mükemmel olamayacak kadar gerçek ve samimi olduğumu düşünüyorum. Gördükleri, rastladıkları gibi, dinledikleri gibi bir adamım. Fazlam yok eksiğim var. Her zaman da bir insan olarak öyle kalıp öyle yaşayacağım. Sanırım bundan dolayı…

Kendinize özgü bir tarzınız var. Bir bara girdiğimizde canlı müzik yapan bir grup sizin parçanızı çalıyorsa, daha parçanın girişi yapılırken “Gökhan Türkmen çalıyorlar” diyebiliyoruz mesela…

Her yiğidin yoğurt yeme şekli farklı. Öyle de olmalı. Üretmek, yorumlamak, bakış açılarını çoğaltmak, bir karakter yaratıp spesifik olmak… Bunlar sanatın içinde olması gereken vasıflar. Ben de elimden geldiği kadar sanatı böyle yaşamaya ve uygulamaya çalışıyorum. Öyle olunca da benim kendime ait tarzım çıkıveriyor ortaya. Bundan olsa gerek.

Üniversitede endüstriyel yönetim eğitimi almışsınız. O alanda ilginizi çeken şey neydi? Müziği hayatınızda öncelikli yere koymaya hangi noktada karar verdiniz?

Endüstriyel yönetim bölümüne konservatuvar sınavına girebilmek için girdiğim sınavı kazanmam sonucu girdim aslında. Ailemi de birazcık memnun etmek için gitmiştim. Kolda bilezik mevzusu (gülüyor). Ne zaman şarkı yapıp altına kendi imzamı atmaya başladım, o zaman dedim ki “Ben bu işi yapacağım. Para kazansam da kazanmasam da ömrümü bu şekilde yaşayacağım.” Kocaeli Üniversitesi’nde okurken de “Nasıl olsa okuduğum meslekle ilgili bir şey yapmayacağım, müzisyen olacağım, şarkı yapıp söyleyeceğim” dediğim için aslında keyifli, rahat ve başarılı bir 2 yıl geçirmiştim Kandıra’da. Hafta sonları orada müzik yapıyorduk arkadaşlarımla. Şarkılar yapıyordum. Yaşadıklarım, gördüklerim, hissettiklerim müziğime her zaman katkı sağlamıştır. O dönemin müziğimi şekillendirmeme çok katkısı olmuştur.

Mükemmel olamayacak kadar gerçek ve samimi olduğumu düşünüyorum.

Çok konser veren bir sanatçısınız. Doğu da dahil olmak üzere Türkiye’nin hemen her yerinde konserler verdiniz. İzleyicileriniz arasında farklar gözlemlediniz mi hiç?

Yurdum insanı çoğu yerde aynı; ancak ne kadar uzakta, o kadar özlem dolu olan bir seyirci söz konusu tabii ki. Özlem dolu olduklarından -ne kadar sosyal medya bizi onlara yakınlaştırsa da- bize uzak olanların ilgileri her daim daha başka. Mesela yurt dışındaki sevenlerimiz, takipçilerimiz. Yine de ortak payda da buluştuğumuz tek konu birbirimize olan saygımız, sevgimiz. Nerede olursak olalım hep optimumdayız.

İlk albümünüzden bugüne müziğiniz nasıl evrildi?

En doğru gelişim, değişerek olan bence. Tabii kendinizden ve tarzınızdan ödün vermeden ve kendi üzerinize dikilen elbiseyi aynada fark edip güzel olup olmadığını anlayabildiğiniz sürece… Ben değişerek, aynı noktada kalmadan gelişmeye çalıştım. Bu şekilde evrilmeye, bu şekilde yolumda yürümeye çalıştım. Çalıştım, dinledim, yaşadım, tecrübe ettim, öğrendim, hep öğrendim, bilgiye aç oldum, öğrenmeye devam ettim. Kendime uygulayabileceğim şeyleri ayrıştırdım. Kendimi hep bildim. Neyi yapabileceğimi, neyin altından kalkabileceğimi, neyi beceremeyeceğimi ve neyin sonunu getirip getiremeyeceğimi… Bunlar hayatınızda varsa gelişerek evrilmek kaçınılmaz.

Çalıştım, dinledim, yaşadım, tecrübe ettim, öğrendim, hep öğrendim, bilgiye aç oldum, öğrenmeye devam ettim.

Kliplerinizde hep Murat Joker’le çalışıyorsunuz? Nasıl bir iletişim aranızdaki, nasıl sonuçlar ortaya çıkarıyor uyumunuz sizce?

İyi anlaşan ve buna doğru zamanlamalarla hizmet eden 2 insan olarak sanatımızı doğru icra etme noktasında derdimizi birbirimize sunabiliyoruz. Böyle insan bulunca kariyerinizde, bırakmak istemiyorsunuz. Çok çabuk algılanıp çok yerinde kararlar verebildiğiniz zaman başka birine ihtiyaç duymuyorsunuz. Çok arada farklı şeyler yapabilmek adına değişiklik yapmaya çalışıyorum. O da tek tük oluyor.

Aynı zamanda bir prodüktör olarak, Türk popüler müziğinin bugününü nasıl değerlendiriyorsunuz ve geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Çok yetenekli, genç ve ne istediğini bilen, gerçekleştiren güzel isimler var. Onlara güveniyor ve yüzümün kara çıkmayacağına da çok içten inanıyorum. Hem müzikal olarak hem de duruş ve karakter olarak… Çok değerliler. Onun dışında bu işi düzgün yapmaya çalışan da çok insan var tabii ki. Kafası karışmış olanlar da var… Tamamen bu işe endüstriyel bakan da var. E, sanattan bahsediyorsak endüstriyel bakanlar konumuz değil tabii (gülüyor).

Son olarak ‘Kontekst’ adını verdiğiniz özel bir konser verdiniz, Zorlu PSM’de. Nasıl geçti?

Çok güzel bir konserdi. Paylaşımlarda yazdığım gibi birbirimize bağlı olduğumuz ve hissettiğimiz, kalpten dokunabildiğimiz bir geceydi. Sevenlerimiz, şarkılarımızı bir ağızdan o kadar güzel söylediler ki, ben söylemesem de olurdu (gülüyor). Çok seviyorum!

Gelecek planlarınızdan biraz bahseder misiniz okurlarımıza?

Daha iyi projelerde bulunmak, daha güzel konserlerde daha çok sevenimizle buluşmak… Konserlerimiz devam edecek. Her 1,5 ayda bir çıkaracağımız şarkılarımız devam edecek. Onun dışında iyi ve  düzgün insan olmaya çalışma projemiz ölene kadar devam edecek (gülüyor).

Eşinizle aşkınız nasıl başlamıştı? Mutlu evliliğin sırrını çok basitçe özetlemenizi istesek?

Estağfurullah. Lisede monolog başlayan bir aşk bizimkisi. Benim bunu hiçbir şekilde söyleyemediğim bir mevzu. “İyi ki de söylemedim” dediğim, doğru hayatın ve yerin doğru zamanda olacağına inandığım  bir hikaye. Sır sadece ve sadece saygı. Birbirinize saygıyı yitirmediğiniz sürece mutluluk kaçınılmaz.

Nil Rona 7 yaşında, ilkokullu bir küçük hanım… Leyla Ada ise 5 yaşında. Kız babası olmak nasıl bir şey? Nasıl bir ilişkiniz var çocuklarınızla?

Tanımlayamayacağım bir duygu babalık. Çok iyi hissettiğim, her adımımı doğru atmaya çalıştığım bir kısım. Doğru insanla olması gereken bir his. Bir anne gibi düşünemediğin; ama bir baba gibi de hemen hissedemediğin bir süreç. Çok şükür dediğim günler. Her günüm için, onlarla geçirdiğim ve geçireceğim her saniye için şimdiden çok mutluyum. İyi ki varlar.

Çevre konusunda duyarlı bir sanatçısınız? Dünyamız nasıl kurtulur sizce?

Başkasından beklemeyip sadece kendi kapımızın değil tüm mahallenin derdine düşersek sanırım o zaman mutlu olabilir, rahat nefes alabiliriz diye düşünüyorum. Minimal düşünüp çerçeveyi daraltırsak buradan büyür mevzu. Dünya da memleket de bizim. Zaten doğayı katlederek misafir olarak yerleşmişiz, bari buna güzel bakalım. Ama işte dertler hep başka insanlık için. Ne acı…

Tanımlayamayacağım bir duygu babalık. Çok iyi hissettiğim, her adımımı doğru atmaya çalıştığım bir kısım.

Bir yanıt yazın