Dergimizin bu yeni sayısının ‘Karşı Komşu’ bölümünde yine çok özel bir komşumuzu ağırlıyoruz: Anthaven’da yaşayan, TAMEV (Toplumsal Açlıkla Mücadele ve Eğitim Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Nuray Marçak. Yaptığımız söyleşide hem kendisini yakından tanıdık hem de TAMEV’in faaliyetlerinden söz ettik…
ERHAN SEYİS
Nuray Hanım, öncelikle Ant Yapı dostları olarak sizi yakından tanıyabilir miyiz?
1960’ta, İstanbul’da dünyaya geldim. Evli ve iki erkek çocuk annesiyim. Genç yaşta aile şirketlerimizde iş hayatıma başladım. Eşimle kurucusu olduğumuz ve farklı sektörlerde faaliyet gösteren grup şirketlerinde çalışma hayatım devam etti. Satış, pazarlama ve marka yönetimi gibi alanlarda eğitimler aldım. Ancak gönüllülük benim için bir yaşam biçimi. Bu anlayışı hayatımın her alanına katarak birçok dernek ve vakıfta görev aldım. Uluslarası sivil toplum örgütü olan Lions’ta federasyon başkanlığı görevi yaptım örneğin. Kurucu başkanı olmaktan onur duyduğum Toplumsal Açlıkla Mücadele ve Eğitim Derneği’yle de gönüllülük yolculuğum devam ediyor.
Hobileriniz var mıdır? Spor yapar mısınız, seyahat eder misiniz?
Aslında hobilere ayıracak çok zamanım olmadı desem mazeret gibi olacak sanırım. Çok fazla sosyal hayatın içindeyim. Benim en keyifle yaptığım şeyler dersek: Yemek pişirmek, yüzmek ve seyahat etmek… Seyahat etmeyi, farklı kültürleri tanımayı, farklı yerler görmeyi çok seviyorum. Özellikle cruise turlarından ailece çok keyif alıyoruz. Ne demişler ‘Gezgin bir yere varmak için değil, keşfetmek için seyahat eder’.
Toplumsal Açlıkla Mücadele ve Eğitim Derneği’yle gönüllülük yolculuğum devam ediyor.
TAMEV’in kuruluş hikayesini sizden dinleyelim mi?
Bugünlerde “Dünyanın biraz iyiliğe ihtiyacı var” diyerek insanımızın ihtiyaçları doğrultusunda; daha çok kişiye ulaşılabilecek bir iyilik hareketi için, toplum gönüllüsü bir grup arkadaşlarımla ilke ve amaçlarımızı saptayarak bir sivil toplum kuruluşu kurmak üzere yola çıktık. Hepimizin amacı aynı, yolu aynı, hedefleri, ilkeleri ve beklentileri aynıydı. Ülkenin içinden geçmekte olduğu bu süreçte bize ihtiyaç var düşüncesiyle kuruluş çalışmalarına başladık. Aralık 2020’de, koronanın pik yaptığı dönemde, şartların iyileşmesini beklemeden derneğimizi kurduk.
Kaç kişilik bir ekipsiniz, kimler var aranızda, kimler katılabilir? Çalışma sisteminiz nasıldır?
Biz 13 arkadaş, kurucu olarak yola çıktık. Kısa zamanda ve içinden geçtiğimiz tüm olumsuz koşullara rağmen şu an 100 kişi civarında bir aileyiz. Özveriyle çalışmalar yapan 75 kişilik harika bir gönüllü grubumuz var. Anthaven komşularımızdan da gönüllü ve destekçilerimiz var. Çalışma prensibimiz,
yetkili makamlarca tespit edilmiş gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmak. Önceliğimizse engelliler, engelli sporcular, bebekler, kimsesizler, yaşlılar, işini kaybedenler, öğrenciler… Bilgilendirme, bilinçlendirme ve eğitim çalışmalarıyla daha çok kişiye ulaşmak istiyoruz.
Nasıl gönüllü olunuyor derneğinize?
Kalbinde iyilik duygusu taşıyan herkese gönüllü olarak kapımız açık. Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda karşılık beklemeden, “Sen, ben” demeden, bizimle iyilik için çalışmayı arzu eden herkes web sitemizdeki formu doldurarak gönüllü olarak aramıza katılabilir. Şu tarz konularda gönüllü olabilirler: Tanıtım, iletişim; destek ve bağış; organizasyonlar, etkinlikler; sosyal sorumluluk projeleri… Bunun için bize şu linkten ulaşabilirsiniz: https://www.tamev.org.tr/
Bugüne kadar neler yaptı TAMEV?
Az zamanda çok işler yaptık desem hiç de abartı olmaz. Koronavirüs nedeniyle sokağa çıkma yasağı olduğunda, özel izinler aldık ve ramazan ayı boyunca gönüllü arkadaşlarım kapı kapı sıcak yemek, erzak, çocuk maması dağıttı. Sokaktaki canlarımızı da unutmadık… Yaptığımız projeler arasından bazılarını sayayım. “Bir öğün de benden” diyerek kimsesizler, yaşlılar, engelliler, işini kaybedenler ve öğrencilere; muhtarlık ve yerel yönetimlerce tespit edilmiş ailelere sıcak yemek dağıtımı yaptık. Zorlu şartlarla mücadele eden bebekli ailelere, bebeklerin doğru beslenerek sağlıklı büyümeleri amacıyla bebek maması, ek gıda ve hijyen malzemeleriyle destek oluyoruz. Yaşlılar, engelliler, çocuklar ve kimsesizler öncelikli olmak üzere günlük gıda gereksinimini karşılamakta zorlanan ailelere her bayram yarım tona yakın et dağıtımı gerçekleştiriyoruz. Çaresiz durumda kalan sokak hayvanları için ilk yılımızda 1 ton, ikinci yılımızda 1,5 ton mama dağıttık. Her yıl, yılbaşı sofralarına uygun olarak hazırladığımız yılbaşı paketlerini ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz. Gelir seviyesi düşük mahallelerle üniversite öğrencilerinin yoğun olarak yaşadığı mahallelerde temel gıda maddelerinden oluşan ve çeşitlilik arz eden paketlerimizi düzenli olarak evlere teslim ediyoruz. Okulların açılmasıyla ‘Çantasız çocuk kalmasın’ dedik ve hem İstanbul’da hem de Güneydoğu illerinde birçok çocuğa çanta dağıttık.
Çaresiz durumda kalan sokak hayvanları için ilk yılımızda 1 ton, ikinci yılımızda 1,5 ton mama dağıttık.
İnternet sitenizde de olduğu gibi dünyada 9 kişiden biri açlık çekiyor diyorsunuz. Bu rakamın düşürülebilmesi için sizce neler yapılabilir?
Devletler vatandaşlarını besleyebilmek için daha çok para ve dikkat harcamalı. Yemek israfı durdurulmalı. Açlık sorunu çeken ailelere gıda yardımı yapılmalı. Açlığa karşı farkındalık oluşturulmalı. Üretim, tarım ve gıda bankacılığı desteklenmeli… Gıda bankası, bağışlanmış gıda, giysi, temizlik ve hijyen ürünlerini toplayan, ayrıştıran, depolayan ve ihtiyaç sahiplerine dağıtan bir sivil toplum örgütlenmesi. Türkiye’de 2015’te kurulan Fazla Gıda sosyal girişimi, Açlığa Son hedefi doğrultusunda, gıda tedarik zincirinde oluşan gıda atığının 2030 yılına kadar yüzde 50 azaltılması için çözümler üretiyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından desteklenen Accelerate 2030 Hızlandırma Programı’na seçilen girişimlerden biri olan Fazla Gıda, sadece Türkiye’de değil dünyada da etkin şekilde gıda atığı ve açlıkla mücadelede teknoloji altyapısıyla çözümler üretiyor. Biz de dernek olarak çalışmalarına katkı veriyoruz.
Burada israf çok ciddi bir sorun tabii. İsrafa karşı topluma neler söylemek istersiniz?
Her yıl 1 milyar 300 milyon ton gıda israf ediliyor. Her yıl açlık çeken insanları dört misli doyurmaya yetecek kadar gıda çöpe gidiyor! Emek, zaman ve para olarak ciddi bir kaynak israfı anlamına gelen bu durumu küçük tedbirlerle önleyebiliriz aslında. Örneğin alışveriş listemize bağlı kalarak, ihtiyacımız kadar alarak, kalanları değerlendirerek…
Her yıl açlık çeken insanları dört misli doyurmaya yetecek kadar gıda çöpe gidiyor!
Biraz da Anthaven’da yaşamdan söz edelim mi? Nasıl tanımlarsınız burada yaşamı? Sizin için avantajları neler?
Aspat Koyu’nun büyüsüne kapılmamak mümkün değil. Eşimle, çocuklarımızın ve gelecekte kısmet olursa torunlarımızın bu güzel koyda yaşamalarını istedik. Ve bir anda karar vererek iki oğlumuza birer ev aldık. Yaz aylarında genellikle Bodrum’da olmaya çalışıyoruz. Buranın çok güzel bir tarihi dokusu var. Yanı sıra sanattan spor imkanlarına, eğlence olanaklarıyla başlı başına bir festival alanı olan tesisi ve tabii muhteşem denizi… Hepsinin bir arada olması büyük avantaj.
Anthaven’da ikinci etap için bekleyen çok arkadaşımız var. Diğer projelerden de zaman zaman gelen bilgilendirmeler aracılığıyla haberdar oluyoruz. Sevgili Mehmet Okay “Ailemizin bir ferdi gibi gördüğümüz dostlarımıza kaliteli konut üretirken onların kusursuz bir hayat yaşamalarını sağlamaya çalışıyor, ev değil komşuluk satıyoruz” diyor her zaman. Ve büyük bir titizlikle, herkesle bir bir görüşüyor. Yaşadığımız çevrede güven, huzur ve komşuluk önemli. Özellikle yazlık yerlerde ortak alanları paylaşıyor ve büyük bir aile oluyoruz. Ne demiş Ernest Renan: “Paylaşmanın asaletini, bencilliğin çirkinliğine değişmem”. Paylaştıkça çoğalan tek şey sevgi. Kalbimizdeki sevgi hiç bitmesin. Anthaven’da, cennet koyumuzda da dostluk ve sevgi hiç eksilmesin.