El dokuması kilimleri, dünyanın hayran olduğu kedileri, kahvaltı salonları ve tarihi değerleriyle Van unutulmaz bir tatil vaat ediyor. Ülkemizin İran sınırında konumlanan Van’da, birçok kadim medeniyetin izlerini günümüzde bile sürmek mümkün. Anadolu’nun en büyük kapalı havzası olan Van Gölü kıyısında kurulu Van, kara ikliminin sert mizacına rağmen verimli topraklarla ve akarsularla çevrili bir coğrafya. Bu nedenle antik dönemden bu yana birçok uygarlığa binlerce yıldır vatan olmuş. Van yöresindeki ilk yerleşime dair izler, M.Ö. 5000-3000 yıllarına, yani Bakır Çağı’na dek uzanıyor.
I. Sarduri’ye ait olduğu tahmin edilen Asur dilindeki çivi yazılı kitabeler özellikle görülmeye değer.
Ancak bu bölgede ilk kez devlet kuranlar (M.Ö. 2000 yılında) Hurriler olmuş. M.Ö. 900 yıllarında da başkenti Tuşba (bugünkü Van) olan Urartu Krallığı kurulmuş. Daha sonra Medler, Persler, Makedonlar, Partlar, Sasaniler, Bizanslar, Selçuklular, Karakoyunlular ve 1555’ten itibaren Osmanlılar bu topraklarda hüküm sürmüş. Van bu yüzden adeta bir açık hava müzesi gibi. Van’da görülmesi gereken yerleri şöyle sıralayabiliriz:
VAN KALESİ: M.Ö. 9. yüzyılın ortalarında Urartu Kralı I. Sarduri tarafından yaptırılmış. Şehir merkezine yaklaşık beş kilometre uzaklıkta kurulu Van Kalesi, Tuşba ismi ile Urartu Devleti’ne başkentlik yapmış. Kalenin içinde Menua ve II. Sarduri Kaya Mezarları, Sardur Burcu, Analı Kız Açıkhava Tapınağı ve surlar yer alıyor. Hazine Kapısı veya yaygın adıyla “Analı Kız” aslında bir kurban sunağı olan geniş bir kaya kütlesi. Aşağıya doğru inen kanallardan kurbanların kanları akıtılırmış. Günümüzde bu kanallara oturup bir dilek tutarak aşağıya doğru kayanların dileğinin gerçekleşeceğine inanılıyor.
Ayrıca kalenin içindeki I. Sarduri’ye ait olduğu tahmin edilen Asur dilindeki çivi yazılı kitabeler özellikle görülmeye değer.
ŞEHIR MERKEZİNE YAKLAŞIK BEŞ KİLOMETRE UZAKLIKTA KURULU VAN KALESİ, TUŞBA İSMİ İLE URARTU DEVLETİ’NE BAŞKENTLİK YAPMIŞ.
Van Kalesi, Tuşba ismi ile Urartu Devleti’ne başkentlik yapmış.
Kalenin yüksek duvarlarından ise bir yanda Tatvan’a seferler düzenleyen limanı, bir yanda Eski Van şehrine ait camileri ve diğer eski eserlerin kalıntıları görülüyor. Hüsrev Paşa Camii, Kaya Çelebi Camii ve Kızıl Cami’nin tuğladan yapılmış minaresi ayakta kalanlardan. İşyerlerinin ve çarşıların bulunduğu Van ise yeni bir yerleşim alanı. Yeni şehrin arkasında bir silüet gibi duran Eski Van ise kalenin eteklerinde yer alıyor.
HOŞAP KALESİ: Gürpınar’da bulunan kale, 1643 yılında Mahmudi Süleyman tarafından yaptırılmış. Kalenin içinde mescit, sarnıç, köy evleri, zindan kalıntıları yer alıyor. Demir kapı kanatları ise sanki hiç zamanın tedrisinden geçmemiş gibi. Türkiye-İran yolu üzerinde bulunması sebebiyle zamanında stratejik bir öneme sahip olan kale 19. yüzyıl ortalarında terk edilmiş.
Hoşap Kalesi’nin demir kapı kanatları sanki zamanın tedrisinden hiç geçmemiş gibi.
VAN GÖLÜ: Etrafı yüksek volkanik dağlarla çevrelenmiş, 120 kilometre uzunluğunda ve 3713 km2 büyüklüğündeki göl, dünyanın en büyük sodalı gölü. Aynı zamanda volkanik bir göl olan Van Gölü, Nemrut’un patlamasıyla kraterde suların birikmesiyle oluşmuş. Kim ne derse desin yerli halk için hatta çevredeki komşu iller için burası bir deniz. Dışarıdan gidenlere başlarda şaşırtıcı gelse de üç-beş güne kalmadan onlar için de deniz oluveriyor Van gölü. Üzerindeki dört ada da -Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş Adası- yerli halkı haklı çıkarıyor adeta. Tabii bu adalara gemi ve feribotlarla ulaşım sağlanabildiğini de belirtelim.
VAN GÖLÜ, NEMRUT’UN PATLAMASIYLA KRATERDE SULARIN BİRİKMESİYLE OLUŞMUŞ.
Yerli halkın deniz dediği Van Gölü’nde dört ada var: Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş Adası.
AKDAMAR KİLİSESİ: Van Gölü’nün en büyük ikinci adası olan Akdamar Adası’nda yer alıyor. Vaspurakan Hanedanlığı’ndan Kral I. Gakik tarafından M.S. 915 senesinde yaptırılan kilise, ortaçağ Ermeni sanatının en güzel örneklerinden biri sayılıyor. 1113 yılında manastıra dönüştürüldükten sonra “Kutsal Haç Kilisesi” olarak da anılmaya başlanmış. Adaya ulaşım Gevaş ilçesinden kalkan feribotlarla sağlanıyor.
Akdamar Kilisesi, ortaçağ Ermeni sanatının en güzel örneklerinden biri sayılıyor.
Van’daki yaklaşık 17 bin peri bacası, volkanik Yiğit Dağı’ndan püsküren kayaçların aşınmasıyla oluşmuş.
MURADİYE ŞELALESİ: Muradiye ilçesine bağlı Karahan Köyü yakınlarında bulunan şelalenin yüksekliği yaklaşık 50 metre. Sadece görüntüsüyle değil çevresindeki bitki örtüsünün çeşitliliğiyle de görülmeye değer yerlerden olan Muradiye Şelalesi kışın donduğunda olağanüstü görüntüler oluşturuyor.
ŞEYTAN KÖPRÜSÜ: Bend-i Mahi Çayı’nın üzerine kurulu olan köprünün yüksekliği 17 metre, genişliği 3 metre civarında. 19. yüzyılda inşa edilen köprünün adı ise kuşaktan kuşağa, kulaktan kulağa anlatılan bir drama dayanıyor. Rivayete göre vakti zamanında bu köprüden geçmekte olan bir düğün alayı -artık kasırga şiddetindeki rüzgârın öfkesinden mi, kabarıp köpüren suların gazabından mı bilinmez- bu daracık köprüden geçmek isterken hep birlikte suya düşüp ölürler. Düğün evi de cenaze evine döner.
YEDİ KİLİSE: Erek Dağı’nın eteklerinde Yukarı Bakraçlı Köyü’nde bulunan bu Ermeni kilisesi, Varak Surp Haç Manastırı olarak da biliniyor. İki grup halinde beş kilise, kiliseye eklenen Jamatun (cemaat evi), çan kulesi ve kütüphaneden oluşuyor. Kiliselerden en eski olanı 8. yüzyılda inşa edilen St. Sophia Kilisesi’nden geriye çok az bir kalıntı kalmış. St. John Kilisesi de günümüzde tarihi bir yıkıntı durumunda. İkinci gruptaki kiliselerin çekirdeği ise 1021 tarihinde inşa edilen Kutsal Meryem Ana Kilisesi’dir. Kubbesi günümüze kadar gelmeyi başaramasa da iç mekânı ve çevresindeki odalar hâlâ ayakta.
ERÇEK GÖLÜ: Van Gölü’nün 30 kilometre doğusunda bulunan Erçek Gölü eşsiz doğası ile gerçek bir kuş cenneti. Türkiye’deki 450 kuş türünün hemen hemen yarısı Erçek Gölü’nde yaşamını sürdürüyor. Flamingo’dan, batağana yüzlerce kuş türüne ev sahipliği yapan Erçek Gölü göçmen kuşların da önemli bir konaklama ve üreme alanlarından. Erçek Gölü kuş gözlemcilerinin de uğrak noktası.
Çavuştepe Kalesi, Van Kedi Evi, Van Müzesi, Adır Kilisesi, Muradiye Şelalesi, Halime Hatun Kümbeti de görülmeye değer yerlerden. Urartulara ait önemli bir yazıt olan Anzaf Kaleleri, Meher Kapı Anıtı, Urartulara ilişkin ender yazıtlardan olduğu için ayrı bir öneme sahip. Halk arasında “Yalancı Kapı” veya “Hazine Kapısı” diye adlandırılan yazıt, bir kayaya oyulmuş. İki kez yinelenen çivi yazısında, tam 79 tanrının adı geçiyor. Ajandanıza eklemeyi unutmayın.
Van Mutfağının Lezzetleri
Kurut köfte, tandır balığı, Kürt köftesi, kete, lavaş, ayran aşı, ciğer köftesi, cırış mıhlası, gavut, erik kızartması, kaşık tatlısı… yöre mutfağına özel lezzetler.
Ancak Van mutfağının bu egzotik lezzetleri, kahvaltısının yanında gölgede kalır haksızca da olsa. Koyun sütü, dağ nanesi, özel bir peynir mayası ve dağ kekiğinden yapılan otlu peyniri başta olmak üzere Van kahvaltı sofrasını, sadece yumurta un ve tereyağından yapılan murtuğa; aslında buğdaydan yapılan ama lezzetini veren otun adıyla anılan kelledoş; kekik kokan etlerden yapılan kavurma ve yağda yumurtadan çok daha fazlası olan ilitme ile kral sofrasına dönüşür. Onlarca çeşitten oluşan kahvaltı sofrasının her sabah taze yapılan kaymak, tereyağı ve balla donatıldığını da eklemeden geçmeyelim.
Van mutfağının egzotik tatları, ünlü kahvaltısının yanında gölgede kalıyor
Van’ın Sembolü: Yüzücü Kedi
Van Kedisi, biri mavi biri yeşil iri gözleri ve bembeyaz tüyleriyle, bir de dünyanın belki de iyi yüzücü olan tek kedi cinsi olduğu için tüm dünyada tanınır. Ortalama 3.5 kg ağırlıktadırlar. Kimi kaynaklarda Van Kedisi, Nuh Efsanesi ile ilişkilendirilir. Efsaneye göre Nuh Peygamber, dünyanın altını üstüne getiren büyük tufanı atlattıktan sonra nihayet gemisindeki canlıları serbest bırakır. Bunların içinde ikisi beyaz, ikisi kızıl dört de kedi vardır. Kediler, gemiden suya atlayarak yüzmeye başlarlar. Sular dağlardan çekildiğinde ise kendilerini Van civarında bulurlar. Rivayete göre, Van Kedileri onların soyundan gelir. Bir de kazılarda bulunan ve İsa’dan önceye tarihlenen bazı tarihi paraların üzerinde de Van kedilerinin atalarının resmine rastlanmış. Bu nazlı hayvanlardan bazı Haçlı seferlerinin yazılı kayıtlarında da söz ediliyor. Bu belgelerde Doğu Kedisi, Türk veya Rus diye de adlandırılıyorlar.
Van Kedisi, biri mavi biri yeşil iri gözleri ve bembeyaz tüyleriyle tüm dünyada tanınır.
Günümüzde türün yok olma tehlikesine karşı, Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ne bağlı VKAM (Van Kedisi Araştırma Merkezi) tarafından korunup kontrol altında tutuluyorlar.