Resim Sanatına Yön Verenler

Kimi tabuları yıkmış, kimi küçücük bir detayda çığır açmış. Resim sanatına yön veren sanatçılar ve eserleri, aradan geçen yüzlerce yıla rağmen hâlâ tartışılıyor. Ve hâlâ dünyanın dört bir yerinden insanlar, bu eserlerin sergilendikleri müzelere akın ediyor.

Sanat, dünyayı anlama ve anlamlandırma çabasının estetik bir ifadesidir en geniş anlamıyla. Resim sanatı ise, yazılı, sesli, görsel sanat dallarının belki de en eskilerinden biri. Tabii atalarımızın mağaralara resim çizdikleri günlerden bu yana gezegenimizde çok şey değişti. Resim sanatında da öyle. 

Sizi bu sayımızda evrensel resim sanatının son birkaç yüzyıldaki gelişiminde köşe taşı olan eser ve yaratıcılarının hikâyelerinden oluşan kısa bir yolculuğa çıkarmak istedik. Elbette yerimiz dar, konu iddialı. O yüzden de geleneksel sanat anlayışını yıkan, yeni akımlara yol açan eserlerden oluşan kısa bir derleme yaptık.

Jan Van Eyck’in The Arnolfini Wedding-Arnolfini’nin Düğünü, yenilikçi yaklaşımı, kuralları yıkan üstün tekniğiyle Rönesans döneminin sona erişini haber verir. Anatomik mükemmellik bu tabloda bilinçli olarak terk edilmiştir. Tabloyu eşsiz kılan ise detaylardaki çarpıcılıktır. Özellikle ayna detayı önemlidir. Dış bükey aynada köpek, Arnolfini ve Giovanna, ressam ve çırağını görürüz. Sanki çiftin arkasında bir fotoğrafçı o an deklanşöre basmış gibidir. Resim tarihinin en tartışılan eserlerinden olan tablo, 1434 tarihlidir.

Birt of Venus-Venüs’ün Doğuşu, Sandro Botticelli’nin 1486 tarihli resmidir. Erken Rönesans’ın sembolü kabul edilir. Medici ailesi için ısmarlama yapılan resimde güzelliğin ve aşkın koruyucusu Venüs’ün bir deniz kabuğundan doğduğu ve saf güzelliğiyle etrafındakileri büyülediği an resmedilir. Pek çok ressama konu olan Venüs’ün, o zamana kadar rastlanmamış erotik yorumu sarsıcı bir etki yaratır. Öyle ki sanatçının pagan etkisindeki pek çok eseri kilise etkisiyle yakılır. Ancak Botticelli’nin erotik yaklaşımının pek çok heykeltraş tarafından taklit edilerek bir akıma dönüşmesinin önüne geçilemez.

Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa’sını kim bilmez. Dünyanın en çok konuşulan, hakkında en çok teori üretilen, en çok ziyaret edilen eseri. Da Vinci’nin portreye 1503 yılında başladığı sanılıyor. Tamamlandığında ise takvimler 1517’yi gösteriyordu. Topu topu 77×53 cm ebadındadır. Renk ve tonlar arasında yumuşak geçişleri sağlayan gölgeleme yöntemi olan sfumoto tekniği, da Vinci tarafından ilk kez bu resimde kullanıldı. Usta sanatçı bu teknik sayesinde resim sanatında gelmiş geçmiş en gizemli ifadeyi yakalamayı başarmıştır.

Hieronymus Bosch’un 1500’ü yıllarda yaptığı Tuin Der Lusten-Zevkler Bahçesi isimli triptik eseri. Eser 300’den fazla figür barındırır. Ancak figürlerden hiçbiri diğerine benzemeyen özgün ve dinamik özellikler taşırlar.

Michelangelo’nun en önemli eserlerinden Creation of Adam-Adem’in Yaratılışı. 1508’de papanın görevlendirmesiyle Vatikan’daki Sistine Şapeli’nin 1720 m2’lik iç kubbesini resimleyen sanatçı, Nuh’un hikâyesinden Cennetten Kovulma’ya dek yaptığı 343 İncil figürünü dört senede bitirir. Sanatçının bu olağanüstü eseri, o dönemde acımasız eleştirilerin hedefi olmuştur.

Harmensz van Rijn Rembrandt’ın 1600’lü yıllarda yaptığı The Night Watch-Gece Bekçileri. Eserin en önemli özelliği, ışık-gölge karşıtlığının ustaca kullanılmasıdır. Resim, figürlerin canlıymış gibi algılanmasına neden olan bu tekniğin en iyi örneği sayılır.

Johannes Vermeer’in 1635 tarihli Girl With a Pearl Earring-İnci Küpeli Kız tablosu, Kuzey’in Mona Lisa’sıdır.

Jean Honore Fragonard’ın 1767’de yasak aşkı resmettiği The Swing-Salıncak, Rokoko akımının en önemli eserlerinden. Ve söylemeye ne hacet, döneminde öfkeli eleştirilerin hedefi olmuş.

Francisco Goya’nın, Fransızların Madrid’i işgali sırasında, Napolyon’un askerlerine direnen çaresiz İspanyolların anısına resmettiği The Third of May 1808-3 Mayıs 1808 sanat tarihinde devrim kabul edilir. Resmin tamamlandığı tarih, 1814’tür.

Jean Auguste Dominique Ingres’in 1863 tarihli Le Bain Turc-Türk Hamamı isimli eseri, 19. yüzyılın en erotik resmi kabul edilir. Üstelik sanatçı Osmanlı topraklarında hiç bulunmamıştır.

Vincent Van Gogh’un 12 eserden oluşan Sunflowers serisi. Yakın arkadaşı Paul Gauguin’le bir kavga sonrası kulağını kesen ve 8 ay sonra ziyaretine geleceğini öğrenen Van Gogh, Gauguin’in kalacağı odayı sarıya boyar ve onun için bu ayçiçeği tablolarını yapar.

The Scream-Çığlık, ifadedeki mükemmelliğiyle dikkat çeker. Doğanın çığlığı olarak da anılır. Edvard Munch’un 1893’te yaptığı bu eserinin taş baskı, yağlıboya, pastel ve tempera tekniğiyle yaptığı versiyonları vardır.

Pablo Picasso’nun en çarpıcı resimlerinden Les Demoiselles D’Avignon – Avignon’lu Kadınlar, kübizmin ve modern sanatın başlangıcını simgeler. İnsan yüzünün temsilinin tüm kuralları, bu tabloda yıkılmıştır.

The Kiss-Öpücük. Gustav Klimt, 1908’de tamamladığı eserinde âşkın zamansız ve mekânsızlığını vurgular. Eser, sanatçının alametifarikası olan altın yaldızlarla bezelidir ve asırlar boyunca “Âşkın Resmi” olma iddiasındadır.

Kazimir Malevvich’in 1915’te yaptığı Black Square-Siyah Kare. Eski olanla bütün köprüleri yıkmak adına ‘Sıfır Biçim’ içeren eser, bir ilki gerçekleştirip “hiçbir şey”i konu edindi. Sanatçının bu reddedişine karşılık sanat çevreleri de bu resmi yok hükmünde sayıyor. Ancak bu, eserle ilgili tartışmaları körüklemekten öteye gidemiyor.

La Persistencia de la Memoria-Belleğin Azmi, Salvador Dali’nin 500’ü aşkın eseri arasında belki de en ünlü tablosu. 1931 tarihli yapıt, Dali’nin aynı zamanda anlamı en çok tartışılan eseridir.

Guernica, Pablo Picasso’nun eseri, Nazilerin 26 Nisan 1937’de İspanya’daki Guernica şehrini bombalamasını anlatır. Bu anıtsal tablo, savaş trajedisinin bir özeti gibidir.