Karamani Atölyesinde İkinci Kuşak

1979’dan sonra yoluna Tünel’deki yerinde devam eden Karamani Seramik Atölyesi, ikinci kuşağın yönetiminde faaliyetlerine devam ediyor. Postacılar Sokağı’ndaki atölyede, seramik sanatının duayenlerinden Ayfer Karamani’nin yarattığı ortam, kızı ve kendi deyimiyle “müzmin çırağı” Arzu Karamani Pekin tarafından sürdürülüyor.

Arzu Karamani Pekin ve ustası Ayfer Karamani

“Gel bakalım benden sonraki!..” Seramik sanatçısı Ayfer Karamani, 1996 yılında, atölye seyir defterinde o zamanlar kendisinin bile bilmediği halefine böyle seslenmiş. Usta, 60 yılı aşkın bir süredir tutkuyla yoğurduğu sanatına dair ipuçlarını fısıldamış, bilinmeyen çırağına yazdığı bu mektupta. 

O çırağın kim olduğu uzun yıllar bilinmezliğini korumuş, bir niyet olarak yorumlanmış daha çok. Ta ki 36 yıl boyunca yokuşunu inip çıkmaktan hiç gocunmadığı Tünel’deki atölyesine gitmekte zorlanmaya başlayıncaya kadar. Akademiden mezun olduğu 1957 yılından 2015’e kadar “Seramikçilik, aynı zamanda ağır işçiliktir,” diye tanımladığı işini yaparken, kendine acımadan çalışırken kullandığı bedeni artık isyan etmiş. Böylece, aslında kendisine bambaşka bir yol çizmiş olan kızı Arzu Karamani Pekin, atölyeye gidiş gelişlerde annesine eşlik eder olmuş. Bu eşlik, giderek kendini çalışmanın kendisinde de göstermeye başlamış. Gizemli çırağın kimliği de böylece usul usul suret kazanmış.

“Bu gizli seslenişi uzun yıllar üzerime almadım, ne eğitimim sırasında ne de profesyonel hayatımda. Oysa ki satır aralarını okumam gerekiyormuş” diyor, Arzu Karamani Pekin.

Arzu Karamani Pekin, Tünel Postacılar Sokağı’ndaki atölyede.

TAM BİR “RÖNESANS ADAMI” GİBİ…

Annesiyle babasının, Moda’daki evlerinde kurdukları ilk atölyelerinde, çamurun, boyaların içinde geçen çocukluğa, sonraki atölyelerde yaşadığı deneyimlere ve öğrendiklerine rağmen üstüne alınmamış, çünkü annesi ona hiçbir zaman kendi hayallerini empoze etmemiş. Bu yüzden de Ayfer Karamani ve “tam bir Rönesans adamıydı” diye tanımladığı babası Sabit Karamani’nin birlikte yaptıkları seramik duvarlar için çamur yoğurarak onlara yardım ederken, bir yandan da kendi hayallerini kurabilmiş, o hayallerin peşinden gidebilmiş. Galatasaray Lisesi’nde okurken arkeoloji eğitimi almayı kafasına koymuş ve bunu yapmış.

DERGİCİLİK YILLARI VE KİTAPLAR

Mezuniyetin ardından Milli Saraylar’ın müzeye dönüştürülmesi projesinde çalışmış birkaç yıl. Proje tamamlandığında aldığı bir teklifse onu dergicilikle tanıştırmış. Marie Claire’in Türkiye edisyonu için oluşturulan ekibe Fransızca çevirmen olarak davet edilmiş önce. Sonra yazı işlerine dahil olmasıyla başlayan dergicilik hayatı, 101 sayı Marie Claire ve ekibini kurup Genel Yayın Yönetmenliğini üstlendiği Marie Claire Maison dergisinden emekli olmasıyla 14. yılın sonunda bitmiş. Bunun hemen ardından başlayan redaktörlük ve çeşitli kitapların yayına hazırlık çalışmalarının yanı sıra, sanatçı ve kurum monografileri hazırlayarak yayın ve yazarlık dünyasındaki yaşamını sürdürüyor.

Karamani Seramik Atölyesi’nde kimi beş yıldır, kimi bir yıldır seramik yapanlar birlikte çalışıyor.

TEZGÂHI DEVRALMAK

Ayfer Karamani’nin yıllar öncesinde “benden sonraki” diye seslendiğinin aslında kendisi olduğunu fark ettiğinde, bundan üç yıl kadar önce, işe dört elle sarılması gerektiğini düşünmüş ve kolları sıvamış Arzu Karamani Pekin. İlk gençliğinin geçtiği Tünel’deki atölyeye başka bir gözle bakmaya başlayınca, çamur yoğurarak başladığı doğal çıraklık sürecinin, farkında olmadan biriktirdikleriyle atölyeyi çekip çevirebilecek bir çıraklığa dönüşebileceğini görmüş. Eksiklerini tamamlamak, yine ustasına düşmüş. Ama tam anlamıyla güvendiği ve el verdiği çırağını işe koşabilmiş olmanın verdiği sonsuz mutlulukla…

KARO KARO ANADOLU MEDENİYETLERİ

İstiklal Caddesi’nde Suriye Pasajı’nın içindeki Passage Café’deki uygulama.Tezgâhı devraldıktan sonra, yıllardır atölyeye devam edenlerin uzun süredir içlerinde saklı duran “ürettiklerini başkalarıyla paylaşma” arzusunun da farkına varmış Arzu Karamani Pekin. Bir atölye sergisi fikrini de ilk önce ustasıyla paylaşmış. Ustasının desteği ve yol göstermesiyle Karamani Seramik Atölyesi’nin ikinci kuşak ilk sergisi D’Art Sanat Galeri’de 12 Nisan-6 Mayıs 2018 tarihinde gerçekleşmiş. Sergide yer alan, kimisi seramiği Ayfer Karamani’yle öğrenmiş, kimisi de Arzu Karamani’yle başlamış dokuz öğrencinin işleri farklı beğenileri, farklı yaklaşımları yansıtsada da; Karamani Atölyesi’nin özelliğini, tadını tuzunu oluşturan ustanın atölyenin her köşesine sinmiş gustosu, hepsinin bağlayıcı harcı olmuş. 

Atölye sergisine katılanlar: Soldan sağa Gökçe Kürşat, Armik Pınarbaşı, Hatice Kitiş, Arzu Karamani Pekin, Neslihan İlhan, Stefania Pişirir, Fersan Yaşar, Gülgün Balta; alt sırada Fabiola Iannozzi, Gül Akgül.Arzu Karamani Pekin, atölyede sadece öğrencilerle ilgilenmiyor; yıllarca aklının bir köşesinde tuttuğu, ama vakitsizlikten yapamadığı seramik karo serileri oluşturma işini de, atölyeye adım atmasıyla birlikte tezgâhlamaya başlayabilmiş olmanın mutluluğunu yaşıyor. Arkeoloji eğitiminin onda bıraktığı izler ve bilgilerle seramik zevkini birleştirerek, Anadolu medeniyetlerinden izler taşıyan seriler oluşturuyor. Desenlerini kendi çiziyor, alçı kalıplarını yapıyor ve sipariş üzerine üretiyor. 

Karo serilerinden biri: “Kalkolitik Esinler”Karolar bazen farklı mekânlara uygulanıyor, kimi zaman bir duvarı, kimi zaman bir merdivenin basamaklarını, bazen de bir sehpanın tablasını süslüyor.

Karoların merdiven basamak aralarına uygulanmış hâli (Birgül ve Çetin Sarkamış evi, Bodrum Aktur).

SANAT İNSANI YÜCELTİR!

Hayatını sanatına adamış bir annenin, radyoculuktan fotoğrafçılığa, radyo reklamcılığından elektronikçiliğe uzanan çeşitli uğraşlarının arasına, Ayfer Karamani’yle tanıştıktan sonra seramiği ve özellikle de seramik sırları ve işin teknolojik yanıyla ilgilenmeyi de katan Sabit Karamani gibi bir babanın kızı olduğu için kendini çok şanslı sayıyor, Arzu Karamani Pekin. İnsanın, insanlaşma sürecinde sanatın çok önemli olduğuna inanıyor; atölyede grup hâlinde çalışırlarken, haftada bir kez bir araya gelebildikleri için, her saniyenin verimli geçmesine çalıştıklarını, sanatın ucundan yakalayabilmek için uğraştıklarını söylüyor: “Herkesin sanatla ilgili bir uğraşı olmalı. Sanat, insana farkındalık sağlıyor, insani değerleri yüceltiyor. Herkes sanatçı olamaz elbette, ama sanatı yaşamlarının bir parçası kılan insanlar dünyaya, diğer insanlara daha farklı bakarlar diye düşünüyorum. Çocuklar mutlaka sanatla yoğrulmalı… Öte yandan unutmamamız gereken şey de, sanatın ciddi bir iş olduğu; hobi olarak da girişsek, ayırdığımız zaman diliminde bütün enerjimizi, bilgimizi, görgümüzü devreye sokmalıyız. Bunu arttırmak için uğraşıp terlemeliyiz. Sanatla laf olsun diye ilgilenmemeliyiz, yaptığımız her neyse hakkını vermek için ter dökmeliyiz, öğrenmek, ilerlemek için mücadele etmeliyiz. Zaten başka yolu da olmadığına inanıyorum.”

Tünel’de Postacılar Sokağı’ndaki atölyede bir çalışma günü.